“Bunlar seçimle gitmez” mi?

 

 

Halil Gündoğan

31.10.2025

 

Oluşan algı

Bahçeli-Erdoğan kliğinin oluşturduğu iktidar bloğunun, özellikle de son yıllar itibariyle oluşturduğu ve göründüğü kadarıyla geniş bir kesim tarafından “satın da alınan” bir algı var: “Seçimi kaybetseler de iktidarı asla bırakmazlar.” Elbette temelsiz bir hüsnü kuruntu değil bu algı. Öncelikle, iktidar bloğunun her türlü hile hurdaya başvurarak kendisini seçimlerin galibiymiş gibi göstermek için sergilediği performansın bir sonucudur. İkinci ve belki daha belirgin olarak; kitle desteğini hızla yitirmeye ve birinciliği açık ara farkla CHP’ye kaptırdıktan sonra, seçmenin sandık iradesini yok sayan ve denetimindeki yargı marifetiyle, başta İstanbul Belediyesi olmak üzere, ana muhalefet partisinin elindeki birçok önemli belediyeye çökme ve rakiplerini saf dışı bırakma pervasızlığının bir sonucudur.

 

Emsallerin farklı muhtevası

Bütün bu ve benzeri uygulamalar elbette geçmiş dönemde özellikle HDP’li belediyeler ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere birçok Kürt siyasetçi ve yakın müttefikleri şahsında da yaşandı. Fakat bunlar yine de aynı şeyler değil. Çünkü şimdi yapılan ve yapılmak istenenlerde, belirgin bir şekilde, farklı hesap ve amaçlar güdülmekte. Bu ayrım noktasının görülmesi gerekiyor. Örneğin dün HDP şahsında Kürt seçmen iradesinin gaspına yönelik tüm o anti demokratik uygulamalar geniş kamuoyu algısında hiçbir şekilde bugünküne benzer kaygılı soru işaretleri ve kanaatler oluşturmamıştı, değil mi? Ama bugün bu kaygı ve soru işaretleri çok yoğun ve yaygınsa, işte bunun nedeni, tamamen farklı amaç ve niyetler güdülerek yapılıyor olmasındandır. Öylesine barizdir ki bu fark, geniş kesimler tarafından da rahatlıkla görülüp sezinlenebiliyor.

 

Durum tespiti olarak

Yani bir durum tespiti anlamında: “Bunların, becerebilirlerse, savaş vb. olağanüstü hâl koşulları oluşturarak seçimleri yaptırmamayı ve ülkeyi OHAL ile yönetme seçeneğini, en garantili öncelikli tercih olarak kurguladıkları, kuvvetle muhtemeldir.  Ama bu koşullar oluşmaz da seçimleri yaptırmak zorunda kalırlarsa; elektronik seçim sistemi dahil, teknolojik müdahaleler vb. yöntemler ve keza YSK marifetiyle bir kez daha “atı alıp Üsküdar’ı geçerek”, bir şekilde sonuçları kendileri lehine değiştirmek suretiyle iktidarda kalmaya çalışacaklardır. Dolayısıyla da yapılan ve yapılacak olan tüm bu operasyonların öncelikli amacı, güçlü rakiplerini saf dışı bırakarak veya tehdit olmaktan çıkararak, sandığı böylesi koşullarda kurmak üzerine kurgulanmış görünüyor.” Demek, yanlış olmayacaktır.

  

Kontratak olarak

Evet, bir durum tespiti ve olasılık hesapları bağlamında bunları dile getirerek, anti demokratik ve her halükârda darbeci olacak olan böylesi bir tutum ve niyeti geniş kamuoyu nezdinde teşhir etmenin bir vesilesi olarak kullanmak gerekiyor. Keza bununla aynı zamanda kitleleri, iktidar bloku tarafından kendi iradelerine karşı geliştirilecek bu türden darbeci girişimlere karşı şimdiden örgütlü tepki vermeye hazırlamak gerekir.

 

Ve ama bunlar yapılmayıp da sadece bir durum tespiti söylemi olarak bırakılırsa devrimci ve keza rakip muhalefet partilerince; işte o zaman bu söylem dolaylı olarak iktidar bloğunun işini kolaylaştıracak bir işleve dönüşür. Çünkü bu söylem, bilinçli bir şekilde şimdiden kitleleri zihnen örgütleyip, güçlü bir kitlesel hareketle kendi iradesini kaptırmama azim ve kararlılığını ortaya koymanın vesilesi yapılmadan öylece bırakılıyorsa; bu, kaçınılmaz olarak umutsuzluk ve çaresizlik aşılar. Yani tam da iktidar bloğunun istediği gibi.

 

İşte bundan ötürü bu söylemin, kitlelerin örgütlü bir karşı direnişle bu darbeci niyet ve girişime asla prim vermeyeceği, buna yeltenmesi halinde bin pişman olacağı söylemiyle tamamlanası şarttır. Aksi durumda bu söylem, siyaseten son derece sorunlu olduğundan, karşı tarafın işini kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla da kontratak olarak, iktidarın bu hesap ve niyetleri olduğu propaganda edilerek, kitlelerin iradesinin çalınmasına veya yok sayılmasına asla ve kata izin verilmeyeceği, buna yeltenmeleri halinde dünyanın kendilerine dar edileceğinin büyük bir kararlılık ve güven vericilikle ortaya konması stratejik bir önem arz ediyor olacaktır.

 

Birleşik direniş cephesi

Bundan ötürü ve bunun bir gereği olaraktan, doğrudan ve tamamen bu konu bağlamında, devrimci sol-sosyalistler başta olmak üzere, tüm demokrasi güçlerinin, bu sürçte belirleyici bir rol oynayabilecek ana muhalefet partisi CHP’yi de içine alacak şekilde geniş bir direniş cephesi oluşumunu şimdiden başlatmaları gerekmektedir. Çünkü mevcut koşullarda ve güçler denkleminde başka türlü bu örgütlü kötülüğün ve zorbalığın üstesinden gelmek pek mümkün olamayacak gibi.