Gazze’de aslında insanlıktır soykırıma uğrayan

 


Halil Gündoğan

5.09.2025

 

Gazetelerde bir haber: “Avrupa Komisyonu ilk kez ‘soykırım’ dedi. “Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Teresa Ribera, İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarını ‘soykırım’ diye nitelendirdi. Gazetenin
haberine göre Paris Siyasal Bilimler Akademisi’ndeki bir etkinlikte şunları söylemiş Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı sıfatıyla:

 

“Gazze’deki soykırım, Avrupa kentlerinde yayılan protestolara ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi 14 ülkenin acil ateşkes talebine rağmen, tek sesle konuşmayan ve hareket etmeyen Avrupa’nın iflasını ifşa ediyor.” (*)

 

Siyonist İsrail devletinin, başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı Avrupalı emperyalist devletlerin tam desteğiyle, bir halkı tümden yok etmeyi, geleceğini hadım etmeyi hedefleyen bu soykırımcı tutumu karşısında elbette ki Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısının “isyanı” vari bu çıkışı her şeye rağmen anlamlı ve değerlidir. Çünkü bu soykırım artık sadece küçük bir halkın soyunun kurutulması ile sınırlı değildir. Orada uygulananların durdurulamıyor olması yönüyle artık tüm bir insanlığın vicdanını da kurutmaya başlamış durumdadır. Bunu önleyemiyor olmanın utancı insanım diyen herkesin ortak utancı haline gelmiştir. Dolayısıyla da Gazze’de sadece birkaç milyonluk Filistin halkı soykırıma uğramıyor; tüm insanlık vicdani soykırıma uğruyor. İşte bu yüzden, çok da geç olmadan bunun önünü almaya katkı sunacak her tutum ve çıkış değerli ve anlamlıdır.

 

Ancak öncelikle ifade etmek gerekir ki bu çıkış, ‘Avrupa’nın iflasını ifşa ediyor” şeklindeki bu tanımlama boyutuyla son derece yetersizdir. Çünkü bu soykırım karşısında sadece devletler topluluğu veya bir “medeniyet” olarak “Avrupa” değildir iflası ifşa olan. Bir bütün olarak tüm “Batı Medeniyeti” denilen burjuva ahlak ve insani değerler sisteminin tamamıdır. Keza sadece bunlar da değildir, aynı şekilde ve hatta daha da fazlasıyla başta “İslam Alemi” denilen alemin devletleri ve tüm diğer dinleri temsil eden merkezi kurum ve kuruluşlardır da. Çünkü bunlar bu soykırıma karşı asla gerekli caydırıcı tepkinin sesi olmadılar/olamadılar. Gazze’de yaşananların soykırım karakteri son aylarda yaşananlarla sınırlı değil ki. Ta en başından itibaren operasyon esasen sivil katliam ve yıkımlar karakterindeydi. Çocukların ve kadınların, tüm yaşam alanlarıyla birlikte, toplu olarak imhasını hedefleyen bir operasyondu çünkü. Dolayısıyla da Gazze soykırımı tüm bunların bu iğrenç ikiyüzlülüğünün de ifşasıdır.

 

Keza bu “isyan”, “Avrupa” denilen devletler topluluğunun bu soykırımdaki belirleyici aktif rolünü ortaya koymuyor olması boyutuyla da asla kabul edilebilir değildir. Çünkü bilinir ki İspanya ve İrlanda haricindeki Batı Avrupalı tüm devletler İsrail’in uygulayageldiği bu soykırımı maddi-manevi her yönüyle destekleyip finanse etmekle kalmayıp; sahiplenmeyi, halkın protestolarını yasaklayacak derecede de ileri götürerek ortak olmuş durumdalar. Yani bu soykırımda doğrudan ve alenen suç ortağı konumundalar.

 

Kaldı ki bu ve benzeri soykırım ve daha pek çok ağır insanlık suçları, ta kölelik sürecinden beri, “Avrupa” dediği bu “medeniyetin” değişmez suçları olagelmiştir. Yer kürenin hemen hemen her karış toprağı bunların bu vahşetlerinden nasibini fazlasıyla almışken; bir ilkmiş gibi sunulması boyutuyla da kabul edilebilir değildir.

 

Tabii ki bütün bunlara rağmen, soykırımın vardığı hem açlıkla katletme ve hem de tümden göçertme boyutu karşısında artık bir tepki koyma gereği duyulduğunun bir ifadesi olması anlamında yine de anlamlı ve değerlidir. Sahiplenmek ve büyütmek gerekir. Çünkü bu soykırımı ancak ki giderek genişleyerek büyüyen kamuoyunun devletlere yapacağı baskı durdurabilir. Başta ABD, İngiltere ve Batı Avrupalı devletler İsrail’e kesin bir kararlılıkla dur demedikçe bu soykırımcı cinayet makinası devlet hedefine varıncaya dek durmayacaktır.

 

(*) (https://www.diken.com.tr/avrupa-komisyonu-ilk-kez-soykirim-dedi/)