Halil Gündoğan
28.08.2025
Devletin “beka”
sorununa çözüm arayışı
Fil hakkında bilgisi olmayan görme özürlü birden çok kişinin her birinin tutuğu yerinden fili tanımlayışında olduğu gibi, taraflar “süreci” farklı isimlendirmelerle lanse etmeyi tercih etmeye devam ediyor. Fakat buna rağmen “süreç” denilen şeyin bir devlet projesi olduğu açıktır. Keza bu projenin Devlet ile Öcalan arasında yapılan özel görüşmelerle kotarılıp, topluma dayatıldığı da kesindir. Kesin olan bir diğer şey de bu projenin içerik ve kapsamının net olarak şu olduğudur: Bölgedeki gelişmeler okuması üzerinden TC. Devleti, ortaya çıkacak beka sorununa, Kürt-Türk ittifakı oluşturarak, Misakı Milli zemininde çözüm arayışıdır. Yani “süreç” ne “Terörsüz Türkiye” ne “Demokratik Toplum İnşası” ve ne de özel olarak Kürt sorununa eşit haklar temelinde çözüm arayışıdır.
Nitekim zaten “Terörsüz Türkiye” olsaydı dertleri, öncelikle hiç hız
kesmeden devam ettirilen devlet terörüne en azından bir süreliğine de olsa mola
verilirdi. “Demokratik Toplum İnşası” olsaydı dertleri, hiç olmazsa bir
süreliğine de olsa halkın seçme ve seçim iradesine böylesine hoyratça
saldırılara ara verilirdi. Haksız ve hatta hukuksuz şekilde esir alınmış
siyasiler serbest bırakılırdı. Kurdukları Komisyonda Kürtçe yasağını devam
ettirmezlerdi. Her Cuma yeni bir hutbe ile şeri hukuka toplumsal rıza zemini
oluşturma gayretlerine hız vermezlerdi. Dertleri demokratik toplum inşası olsa,
bu süreci toplumdan gizli saklı yürütmeye kalkmazlardı. Dertleri demokrasi olsa
yargıyı ve dini bir baskı ve sindirme silahı olarak kullanmaktan vaz
geçerlerdi. Yargı eliyle siyasi rakiplerini tasfiye operasyonuna girişmezlerdi.
Keza dertleri Kürt sorununa eşit haklar temelinde çözüm olsaydı, Öcalan’ı kullanarak
Kürtleri tüm kolektif ulusal haklarından mahrum bırakacak bir tutum takınmazlardı.
Anayasa’nın “kırmızı çizgilerine ölümüne bağlıyız” yeminleri etmezlerdi. “Kürtler,
Kürt-Türk İttifakına isterlerse kendi kaderlerini bağımsız devlet kurma
şeklinde tayin ederek, isterlerse federasyon olarak da katılabilirler. Bu,
demokrasi gereği onların en temel hakkıdır” prensibiyle hareket etmeyi esas
alırlardı. Ya da en azından Kürtçenin ikinci resmi dil olmasının önündeki yasal
engellerin kaldırılacağı sözü verilirdi topluma. Rojava Özerk Yönetimini
şeriatçı yobaz katiller güruhuna tabii olmaya zorlama hakkını kendisinde
görmezdi. Onları hâlâ da bir düşman olarak görme tutumunu sürdürmezdi vs. vs.
Bahçeli’nin derdi
demokrasi değil, hukuk
Bütün bunlar toplamı üzerinden sorgulandığında, yapılmakta olanların demokrasiye
de Kürt sorunun çözümüne de bu denli aykırı olmasının geriye tek bir izahatı
kalır doğal olarak. Demek ki devlet için söz konusu “süreç” tamamen bunlarsız
da mümkün olabilecek bir özelliğe sahiptir. Siz bakmayın “Devlet aklının” bir
kanadının sözcülüğünü de üstlenmiş olan Bahçeli’nin hukuksallık vurgu ısrarına.
Evet o asla demokrasi vurgusu yapmaz, hukuk vurgusu yapar! Onun aradığı
hukuksallık da zaten tamamen teknik olup, zerre kadar demokrasi içermez.
Nitekim yeni anayasa taslağı için önerdikleri de tamamen mevcut başkanlı
sisteminin daha da pekiştirilmesi ve Kürt-Türk İttifakı üzerinden Öcalan ile
kotarılan Kürtlerin ve Türklerin kurucu öğesi olacağı yeni Türk Ulus Devletinin
hukuki alt yapısını hazırlamaktan ibarettir. (*)
“Süreci” kırılgan
kılan etmenler
İşte tüm bu özelliklerinden ötürü “sürecin” aslında son derece kırılgan bir
özelliğe sahip olduğunu tespit etmek gerekiyor. Onu kırılgan yapan birçok unsur
olmakla birlikte ama mevcut denklemde şu üç faktörün baskın olarak önde olduğu
rahatlıkla söylenebilir:
Birinci faktör, dış dinamikler olarak bölgede çıkar savaşları yürüten emperyal güçlerin ve
bölgesel aktörlerin, kendi çıkar hesapları üzerinden her an kartları yeniden
karacak olmalarıdır. Bu, projenin ana omurgasını teşkil eden Misakı Milli
zemininde Kürt-Türk İttifakıyla diğer parçalardaki Kürtleri bir şekilde Türk
devleti himayesine alma hesaplarını tamamen bozabileceği gibi, zora da
sokabilir. Özellikle bozmaya veya oldukça belirsizliğe sokacak emareler
gözlenmesi durumunda, devlet içi kimi güç odakları bunun üzerinden farklı
tavırlar geliştirmeye de yönelebilir.
İkinci faktör, girdiği veya kazandığı çehre itibariyle devlet içi farklı güç
odaklarından özellikle de Erdoğan kliğinin “süreç” okumasının iç siyasette
kendi bekası için öncelediği hesaplara yeterince katkı sunmayacak olması
durumudur. Erdoğan bu durumda, çok güçlü olasılıkla, kendi beka sorununu ve
“gizli ajandası” olan yeni anayasayı şeri hukukun temel prensiplerini de
kapsayacak şekilde değiştirme hesaplarını, Kürtlerle Türkiye’yi büyütme
projesinin önüne alacaktır.
Devlet içi güç
odaklarında ayrışma ve kapışma
Burada da muhtemelen bu projeyi ortaklaşa kotaran o “devlet aklı” denilen
ittifak bloğu arasında (şimdiden emareleri baş gösteren) gerginlikler ve hatta
ayrışmalar gündeme gelecektir. Bu güç odağının hali hazırda iki kanadı baskın
ve belirleyici durumdadır. Birini Bahçeli, diğerini de Erdoğan temsil etmektedir.
Elbette CHP’nin temsil ettiği bir kanat da ille ki vardır ve projenin küçük
ortağı pozisyonundadır. Bahçeli ve CHP’nin temsil ettiği İttihat ve Terakki
ekolünün takipçileri olan “gelenekçi” devletçiler, bu denklemde Misakı Milli
projesinin iç siyasi hesaplara kurban edilmesine direnç gösterecekleri,
kuvvetli bir olasılık olarak ifade edilebilir. Bu durumda Öcalan da şayet başka
etmenlerce manipüle edilmez ise, bu cenahtan yana tavır belirleyeceği
rahatlıkla ifade edilebilir.
Yani özellikle bazı siyasi analist-yorumcuların sorun temelinde ileri
sürdüğü şu yaklaşım devleti de somut bir durum üzerinde ortaya çıkan “devlet
aklını” da doğru ele alamamalarından kaynaklı olarak “sorunlu” değil,
basbayağısından yanlış ve yanıltıcıdır. Denilmekte ki: “Bu proje devlet
projesidir ve bunu da Bahçeli temsil ediyor. Yani devleti Bahçeli temsil
ediyor. Erdoğan sadece hükümet olarak iktidar icracısı durumunda. Ayak sürmeye
devam etmesi durumunda devleti karşısına alır” (mealen) Oysa en başta böyle yek
pare bir devlet gerçekliği söz konusu olamaz. Devlet dediğiniz aygıt egemen
sınıfın bütünün iktidar aygıtıdır. Egemen sınıfın yek pare olmayıp, farklı
kliklerden oluştuğu bir realitede, onun iktidar aparatı devletin yek pare
olması söz konusu bile olamaz. Elbette bu klikler içinde güç ve iktidar
çekişmesi her zaman vardır ve belli dönemler bazıları ya tek başlarına ya da
blok olarak baskın halde olabilirler. Mevcut durumda da Erdoğan ve temsil
ettiği kliğin sadece edilgen bir hükümet icracısı durumunda olduğunu, devletin
yekpare olarak Bahçeli tarafından temsil edildiğini ileri sürmek, maksatlı
değilse, son derece yanlış bir yorumlayıştır.
Bilinir ki çeyrek asırlık iktidarı döneminde Erdoğan devletin birçok
kurumunu peyderpey ele geçirdi. Kimisinde tamamen kimisindeyse önemli oranda
etkin duruma geçti. Örneğin yargıda, orduda ve MİT’te baskın durumda olduğu
rahatlıkla söylenebilir. Keza oldukça yaygın bir paramiliter /milis gücü de mevcut.
(**) Dolayısıyla da Erdoğan kliğinin bu devlet gücünü es geçen çıkarsamalar
fena halde yanlış ve yanıltıcıdır. “Erdoğan ayak sürmeye devam ederek süreci
akamete uğratacak olursa, devleti temsil eden Bahçeli CHP ile ittifak kurarak,
süreci tamamına erdirme tercihine yönelir.” Şeklindeki bu öngörü de haliyle
sorunludur. Evet, mümkündür ki Bahçeli, sözcülüğünü yaptığı devlet kanadı
tarafından bu tercihe yönlendirilebilir. Ama bu, tıpkı 15 Temmuz darbe girişimi
benzeri, bir iktidardan etme operasyonu olarak algılanacağından; Erdoğan
kliğinin buna razı olup, uysallıkla “buyurun yapın.” deyip kenara çekileceğini
varsaymak, bunca güce dayanan Erdoğan’ı hiç tanımamak demektir.
Üçüncü faktör olarak da Kürt Siyasal Hareketinin oynan oyun ve örülen çorabın ayırdına
varıp, zamana yayarak süreci çürütmeye yönelmesi sayılabilir. Keza buna gerek
Türk milliyetçisi bazı kesimlerin ve gerekse ulusalcı Kemalistlerin “sürece”
itirazlarının örgütleyeceği kitlesel taban erozyonu da eklendiğinde, “sürecin
kırılganlığına” nasıl negatif bir etkide bulunacağını tahmin etmek zor olmasa
gerek.
Yani özetle
Yukarıda ifade edilen bu etmenler, “süreç” denilen “devlet projesinin” hem gerçek
içerik ve kapsamını ve hem de akıbetini önemli oranda belirleme özellikleri
taşıyor olduğundan; bunları göz önünde bulundurmadan yapılacak her türlü
çıkarsama, yorum ve konum alış, kaçınılmaz olarak sorunlu olacaktır.
(*) (https://halilgundogan.blogspot.com/2025/04/iktidar-kanad-iki-sureci-de-yeni.html)
(**) (https://halilgundogan.blogspot.com/2024/12/paramiliter-guc-ve-diger-silahli-gizli.html)