Halil Gündoğan
24.12.2025
Siyasi erekli operasyonlar
İktidar bloğunun birçok kesime yönelik olarak gerçekleştirmekte olduğu geniş kapsamlı son dönem operasyonlarının öne çıkan ayırt edici bazı temel özellikleri bulunuyor. Bunların en başında kendi iktidarı için bir şekilde tehdit oluşturduğunu düşündükleri siyasal parti, örgüt ve oluşumları baskılayıp, etkisiz kılmak geliyor. Bunda ne kadar pervasızlaştığını, karşısında ciddi bir iktidar rakibi olarak dikilen sistemin has koruyucu partisi CHP’ye yaptığı ve de yapmak istediklerinden anlamak çok daha kolay olacaktır. Diğer bir başka esaslı özelliği ise muhalif ve ama özellikle de Erdoğan ve iktidarının muhalifi olan basın yayın kuruluşlarını ve yazar-çizer kesimini, çok sudan gerekçelerle yargı sopasıyla susturmasıdır. Bunun en tipik örneği herhalde ki TELE 1 TV kanalına kayyum atanarak susturulması ve yöneticisi Merdan Yanardağ’ın da “casusluk” suçlamasıyla hapsedilerek etkisiz kılınmasıdır. Bir diğer esaslı özelliği ise, ideolojisine bir şekilde söz edenleri derhal susturmaktır. Bunun en çarpıcı örnekleri arasında bir karikatüründen ötürü Leman Dergisi ve genelleme olarak sağcılara ve özel bir vurguyla da dinbazlara yönelik sözlerinden ötürü Enver Aysever’e karşı, yargı sopasıyla başvurdukları hapsederek sindirme fiilidir.
Bu operasyonların bir de ekonomik ayağı var tabii. O da özellikle de kendi
semirttikleri ve ama süreç içerisinde risk oluşturacaklarını hesapladıkları
bazı sermaye gruplarının sermayelerine kara para, uyuşturucu, yolsuzluk vb.
gerekçelerle çökerek, bu sermayeyi doğrudan kendi ellerine almalarıdır.
Korku atmosferi
Ancak bu operasyonların bir de çok özel bir hedefi var: Korku atmosferi
yaratarak, toplumu tümden sindirip kontrol altına almak. Bu yüzden de hem çok
sıradan gerekçelerle kişi, kurum ve işletmelere beklenmedik sürpriz baskın
operasyonlar çekiliyor ve hem de henüz hiçbir mahkeme kararı vs. dahi olmadan,
yandaş basın aracılığıyla bunlar yolsuzluk, rüşvet, kara para vb.
etiketlemelerle kamuoyuna ifşa edilerek, tabiri caizse, yargısız infaz yoluyla
fiilen cezalandırılıyorlar. Bu hak-hukuk tanımaz hoyratlıkla toplumun tüm diğer
kesimleri baskılanma altına alınmak isteniyor.
Ahlak bekçiliği
Fakat özellikle de bazı sanatçı, şarkıcı, futbolcu, gazeteci, sunucu ve TV
spikerlerine yönelik yapılan operasyonlarda, hiçbir hak-hukuk kuralı takmadan,
“masumiyet karinesi” ilkesini de ayaklar altına alarak bu insanların özel
yaşamları üzerinden kamuoyunda teşhir edilmeleridir. Bu, kesinlikle çok
bilinçli bir şekilde ve özellikle yapılmaktadır. Uyuşturucu kullanmanın, keza
aynı şekilde insanların cinsel tercihlerini kimle nasıl yaşayacaklarının
yasalarda cezai bir karşılığı yokken; bu insanlar güya tıbbi teknik kontrol
yapılmak amacıyla evlerine yapılan baskınlarla hem gözaltına alınıyor ve hem de
basın aracılığıyla, “yüz kızartıcı bir yaşam tarzları var” (bunun onların
literatüründe ki karşılığı bilindiği gibi zinadır. Yani resmi veya imam nikahı
olmayanların birlikteliğine verdikleri addır bu.) şeklindeki bu ön empoze
edişle, kamuoyu nezdinde uç boyutlu bir itibarsızlaştırmaya maruz
bırakılıyorlar.
Toplumun yaşam
tarzını şeriata uyarlı kılma manevraları
Burada hem tıbbi teknik kontrol için dahi insanların hoyrat bir ev
baskınıyla gözaltına alınma durumları ve hem de henüz hiçbir kanıt yokken,
peşinen suçlu olarak damgalanıp kamuoyuna teşhir edilmelerinin tek bir makul
izahatı olabilir ki o da “toplum mühendisliği” yöntemleriyle, laik ve seküler
yaşam tarzının hedef tahtasına oturtulduğudur. Yani hani diyordu ya Tayip
Erdoğan olanca inandırıcılığıyla(!): “Biz asla kimsenin yaşam tarzına karışmayız”
şeklindeki dört dörtlük yalanının ardına gizlenerek. Tabii bu din bezirganının
birçok esaslı şeyde olduğu gibi burada da takiyeye baş vurduğu açıktır. Maksat,
kurbağaları ürkütmeden deve katarını karşı yakaya geçirmek ve şeri hukuka
uyarlı kendi yaşam tarz ve ahlaki değerlerini (kendi ahlaki değerlerinin nasıl
bir batak yaşam ürettiği de işte yine bu operasyonlarla gözler önüne faş
ediliyor bir bakıma da.) peyderpey topluma dayatmaktır.
Tepkisizlikle
karşılanacak bir durum değil bu
Evet, açık ve de gizlenemez hedefin bu olduğu, artık çok daha alenileşmiş
durumda. Ancak buna rağmen operasyonların bu örtük boyutu maalesef ki yeterince
görülemiyor, ele alınmıyor ve toplumsal bir karşı bir duruş sergilenmiyor.
Topluma ön ayak olması gereken siyasi özneler birçok temel sorunda olduğu gibi,
maalesef ki bu konuda da şu kronik umursamazlık pozisyonlarını sürdürmeye devam
ediyorlar. Yavaş yavaş ısıtılan suyun içindeki kurbağanın hazin sonunun idrakinde
olamayışı vari bir durum adeta.
