Halil Gündoğan
4.04.2025
İktidar kanadı çıkış
arıyor
İşte bunun bir gereği olarak, yine Bahçeli aracılığıyla, Devlet-Öcalan
Mutabakatının ortak üst paydası olan “Demokratik Toplum İnşası” için ilk adım
olarak yeni ‘demokratik’ bir anayasanın acilen hazırlanması gündemi
oluşturulmaya çalışılıyor. Örneğin bu, devlet sözcüsü görevi üslenmiş olan
Bahçeli tarafından şu ifade ve vurgularla dile getiriliyor:
“Terörsüz Türkiye hedefimiz inşallah gerçeğe dönüşmektedir. Türkiye çok
şükür milli birliğin tahkim olduğu, barış ve huzurun kalıcılaşacağı bir döneme
girmiştir. Yeni bir siyasi ve toplumsal hayat vasat bulmaktadır. İmralı’nın 27
Şubat’ta DEM Parti heyeti aracılığı ile yaptığı PKK’ya (…) kendisini feshetme
çağrısı tarihi bir dönüm noktasıdır. Milletimiz umutlu bir bekleyiş
içerisindedir. Bu beklentiyi hüsrana değil sevince dönüştürmek elimizdedir.
Neyi nasıl yaparsak milletimizin hayrına olur düşüncesiyle hareket etmek
durumundayız.” (*)
Etkili bir karşı
atak gerekiyor
Toplum nezdinde iktidar kanadının bu hamlesini kesinlikle yoğun bir
propaganda ve alternatif gerçek demokratik bir anayasa talebi ile etkisiz
kılmak gerekiyor. Bunun için de özellikle, hazırlamayı düşündükleri yeni
anayasanın nasıl tamamen tek adam yönetimini esas alan ve hali hazırda
yürürlükte olan bu ceberut faşist başkanlık sisteminin tahkimi amacı güttüğünün
giçlü bir şekilde deşifre edilmesi gerekiyor. Bu aynı zamanda, Öcalan ve DEM
Partinin manipüle ettiği; bu yeni anayasa hazırlığıyla “demokratik bir toplum
inşasının mümkün olabileceği” söyleminin nasıl koca bir aldatmacadan ibaret
olduğunun daha kolay görülebilmesine de hizmet edecektir. Çünkü demokrasi ve
dolayısıyla da demokratik bir anayasa hazırlamak hem bu ırkçı ve İslamo faşist
çetenin fıtratına aykırıdır ve hem de onları böylesi bir adım atmaya mecbur
bırakacak güçlü bir kuşatılmışlık hali söz konusu değil. Nitekim Bahçeli’nin
kaleme aldığı “yüzyılın manifestosu” yeni anayasa kılavuzu, adeta bu faşist
karakterin belgesi niteliğindedir.
“Demokratik Toplum
İnşası” mutabakatı
Bilindiği gibi devlet kanadı ile Öcalan Kürt sorunun barışçıl yollarla,
siyaset ve hukuk zemininde çözümünü öngören bir mutabakat anlaşmasına vardı. Bu
mutabakatta devletin iç cepheye yönelik birinci önceliği PKK’nin silahlı
mücadeleyi bırakması ve silahlarını teslim etmesi ve keza Kürt sorunun
çözümünün “eşit anayasal vatandaşlık” ve “yerel yönetimler özerkliği” üzerinden
sağlanmasıydı. Dış cephede ise diğer parçalardaki Kürtlerin Türk Devletine
entegrasyonun bir şekilde sağlanmasıydı. Öcalan açısından bunlar son derece
makul ve reel politik olarak da günün koşullarıyla uyumluydu. Nitekim Öcalan
zaten bunları ta İmralı süreci itibariyle ileri sürüp savunuyordu da. Üzerinde anlaşmaya varılan bu mutabakat,
topluma ve ama özellikle de PKK’nin sosyal tabanına; “Demokratik Toplum İnşası”
üst başlığı ile empoze edilecekti.
Tabii Kürt sorunun çözümünü esas aldığı iddia edilen bu “Demokratik Toplum
İnşasının” aslında neyin nesi olduğu ise adeta bir “devlet sırı” olarak
kamuoyundan gizlendi. Oysa her toplumsal kesimin kendine göre bir “demokrasi”
ve “demokratik toplum” anlayışı, gereksinim ve beklentisi vardır. Ama işte yine
de ezilen bir ulusun baş müzakerecisi sıfatıyla Öcalan, ezen ulusun egemenlik
aparatı ve aynı zamanda da İslamcı-ırkçı-faşist bir devlet ile; “Demokratik
Toplum İnşa etme” asgari müştereğinde buluşabilmişti.
Fakat yine de bu “Demokratik Toplum İnşasının” neyin nesi olduğunun
kamuoyundan gizlenmesi ısrarı, Bahçeli’nin bayram mesajına kadar titizlikle
sürdürülmüş oldu. Bahçeli’nin açıklamalarının ortaya koyduğu acı gerçek ise; mutabakatın
içeriği ve kapsamı konusunda bilgi sahibi olan Kürt siyasetçilerinin,
affedilmesi mümkün olmayan bir karartma ve manipülasyonla bu süreci, Öcalan’ın
soyunduğu İdrisi Bitlisi rolüne uygun olarak sürdürmeyi kendilerine görev
edindikleridir. Çünkü ortada, yeni bir anayasa üzerinden inşa edilecek herhangi
bir demokrasi de demokratik toplum inşası da söz konusu değil. Yeni anayasada
yapılacak tek değişiklik, adeta sadece, vatandaşlığın etnik köken üzerinden
yapılan tanımının değiştirilmesi oluyor (Böyleyken, bunca alttan ve geriden
alışı hangi daha büyük kazanımlar adına yaptıklarını kamuoyuna ve ama özellikle
kendi tabanlarına açıklamamaları da bir başka kapalı kapıcılık ve anti
demokratik yaklaşım örneğidir). Bunu şu ifadelerle formüle ediyor Bahçeli:
“Demokratikleşmeye dönük adımlara, milletimizi çağdaş medeniyetler
seviyesine ulaştırma gayesi olarak, etnik siyasetin taleplerini aşan bir
siyaset tarzıyla bakılabilecektir.
İmralı çağrısında yer alan ‘kültüralist politikalar dahil hiçbir talep söz
konusu değildir’ söylemi çerçevesinde devletin atacağı adımlar etnik değil
insani düzlemde ve herkese göre olmalıdır”
“Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve
yükümlülüklere sahiptir.” (*)
PKK önder kadrolarından Bese Hozat’ın ifşa etmesinden anlaşıldığı kadarıyla
mutabakata varılan bir diğer konu ise Kürt sorununa yerel yönetimler özerkliği
şeklinde bir çözümün öngörülmüş olmasıymış. Bunlar dışında toplumun
demokratikleştirilmesini içeren hiçbir şey söz konusu değil. Tam aksine yeni
anayasa tamamen, başkanlık sisteminin daha da tahkim edilmesi için
istenmektedir. Örneğin şunları yapmak istiyorlarmış:
İktidar blokunun yeni
anayasa referansı
“(…) Yönetim sistemimiz etkinlik ve esneklik sağlayabilecek özelliktedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana
çıktığı bir yönetim yapısıdır. Şartlara ve gelişmelere cevap veren dinamik
demokratik bir tercihtir. (…) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle, ülkemiz,
yönetimde istikrarın tesis, temsilde adaletin temin edileceği bir yönetim
sistemine kavuşmuştur. Güçlü yönetim, etkin meclis ile Türkiye’nin maruz
kaldığı tehditlere daha güçlü karşılık verebilmesi mümkün hale gelmiş, (…)
Devlet ile millet bütünleşmiş, milli şuur ve egemenlik siyasetin tek
belirleyicisi haline gelmiştir. (…) Yargı, yasama ve yürütme katı biçimde
birbirinden ayrılmış, kuvvetler arasındaki ayrım ve ilişkiler olması gereken
şeklini almıştır. Yasama ve yürütme arasında güçlü bir denge ve denetim sistemi
kurulmuş ve hukukun üstünlüğü teminat altına alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemiyle birlikte Parlamenter sistem döneminde yaşanan anti
demokratik süreçler, muhtıra ve darbeler dönemleri kapanmış, Türkiye
prangalarını söküp atmıştır.” Keza:
“Ahlaki kirlilik (“millet ve milli irade” kapsamına sadece kendilerinin
sadık kemik tabanını aldıkları göz önünde bulundurulursa, bununla neyi
kastettikleri de kolayca anlaşılacaktır. Bn.) ve yolsuzluklara kararlı ve etkin
mücadele suretiyle temiz siyaset, temiz yönetim, temiz toplumu tesis etmektir.”
“İstihdam edilebilirliği yüksek, eğitimli, sağlıklı, vasıflı, yüksek ahlak
ve seciye sahibi, Türk kültür ve değerlerini özümsemiş, evrensel düzeyde iddia
sahibi bir gençlik yetiştirmektir.”
“Milli ve manevi değerleri güçlendirerek kültürel ve ahlaki yozlaşmayı
önlemektir.” (Malum, bu gayeyle “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” bile
hazırlandı. Bn.)
“Bize göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yönetim istikrarını, temsil
adaletini ve uzlaşma kültürünü tesis eden yapısını daha da kurumsallaştıracak
atılımları yapmak 28’nci dönem TBMM’nin önemli bir sorumluluğudur. Bu kapsamda;
devletimizin kuruluş ilkelerini (bu vurgu, tayin edici bir çerçeve çizer. Yani
mevcut Anayasa’nın ilk üç maddesinde yer alan o faşizan tekçilik olduğu gibi
korunacaktır. Bn.), Cumhuriyetin temel niteliklerini koruyan, çatısının
başkanlık sisteminin ana ilkelerince örüldüğü, milli ve katılımcı, kapsayıcı
demokratik yeni bir anayasa ile (…)”
“(…) etnik kökeni, dini ve mezhebi, ideolojik aidiyeti, siyasi görüşü ne olursa
olsun ‘bu vatan benim, bu bayrak hepimizin, bu devlet benim’ diyen ve bu
değerlere yan gözle bakanlara (“yan gözle bakmak” bile suç sayılacaksa,
demokratik bir anayasa ve toplumun olmazsa olmazı sayılması gereken demokrasi
ve düşünce özgürlüğü nasıl mümkün olabilecek acaba? Bn.) tavır alabilen herkes
baş tacıdır, can beraberimizdir.” (*)
Özetle
İktidar kanadının nasıl bir anayasa ve keza bu anayasa ile nasıl bir
“demokratik toplum inşası” istediği, Bahçeli’nin sunduğu “referansta” tüm
açıklığıyla izah edilmiş durumda. Kimsenin bunu MHP liderinin kendisinin
bireysel veya partisinin görüş ve yaklaşımının paylaşılması olarak görme
yanılgısına düşmemesi gerekiyor. Öyle ki bunca alenileşen şeylere rağmen hâlâ
da bazıları (ki bunların bir kısmı devletçi refleksleriyle, bilinçli olarak
böyleymiş gibi sunmaya devam ediyorlar.) böyleymiş gibi yorumluyor ve
dolayısıyla da toplumun itiraz gardının bozulmasına hizmet ediyorlar.
Bu süreç ne Bahçeli tarafından başlatılmıştır ne de Bahçeli tarafından
belirlenen parametrelerle ilerliyor. Bu süreç bir devlet projesi olarak
tasarlanmış, Öcalan ile ortaklaştırılmış stratejik bir devlet politikasıdır.
Fiiliyata geçirilmesi de buna uygun yapılan plan, görev ve rol dağılımlarına
göredir. Dolayısıyla da Bahçeli’nin bunun dışına çıkıp, kendisine vazife edinme
şansı da pek mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda olmak üzere; Bahçeli’nin yukarıya
aktarılan ifadeleri de yapılacak anayasa ve tasarlanan “demokratik toplum
inşasının” genel çerçeve referansı olarak okunmalıdır.
PKK ve DEM Parti
tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır
Öcalan’ın tavır değiştirmesini ummak ve beklemek, en iyimser ifadeyle
safdillik olur. Ama PKK ve DEM Parti bu topa iktidar bloğu safında girmeyerek
bu oyunu bozabilir. Çünkü Öcalan’ın destek verdiğini söylediği bu devlet
projesinin içinde demokrasi de demokratik toplum inşası da Kürt sorununun eşit
haklar temelinde barışçıl çözümü de yoktur. Dolayısıyla da bu ceberut iktidara,
Kürtlere tutunarak güç tahkim etme şansının tanınmaması tarihi bir
sorumluluktur.
Bu ceberut iktidar bloğunun artık kesinlikle feshedilmesi gerektiği iradesi
oluşturmuş karşı cephenin tüm demokrasi güçleri başta olmak üzere CHP ile
asgari müştereği demokrasi ve Kürt sorunun eşit haklar temelinde çözümü olan
yeni bir ittifak pekâlâ oluşturulabilir, bunun koşulları mevcuttur. Öznel
koşullardaki elverişsizlikten ötürü devrimsel yıkıcılığın pek de mümkün
olmadığı bugünün somutunda, ileriye yönelik bir mevzi kazanımı olarak, bunu
denemek ve zorlamak, düne göre bugün çok daha olanaklı bir seçenek değil midir
acaba?
(*) (https://www.odatv.com/guncel/devlet-bahceli-turkgun-yazisi-terorsuz-turkiye-cagrisi-120092698 )