Devlet Öcalan ile anlaştı mı?


Halil Gündoğan

30.10.2024

 


Öyle anlaşılıyor ki Cumhur İttifakı, uzunca bir süredir izleye geldiği stratejinin 180 derece zıddı yeni bir strateji ve “yol haritası” belirlemiş durumda. İç ve dış sorun ve gelişmelerin mecbur bıraktığı zorunlu bir değişiklik hali bu. Bununla, öncelikli olarak, iktidarını sürdürmenin olanağını yaratmak istiyor. İkinci olarak da artık iyiden iyiye kaçınılmaz hale gelmiş olan bölgesel savaş koşullarının yaratacağı olası gelişmeler karşında hem elini güçlendirmek ve hem de doğacak fırsatları ganimete dönüştürme niyeti güdüyor.

 

ENTERNASYONAL PROTERYANIN BÜYÜK ÖNDERİ LENİN’İ, LENİNİZM İLE YAŞATMAK!..


Halil Gündoğan

26.10.2024

 

Lenin ve Leninizm üzerine başta Marksizm’in büyük öğretmenleri Stalin ve Mao olmak üzere birçok komünist önder, aydın ve siyaset bilimci devrimciler tarafından bugüne değin çokça şey söylendi. Söylenmeye de devam edilecek kuşkusuz. Çünkü Lenin, büyük eseri Leninizm ile bugünün sorunlarına ve devrimine kılavuzluk yapmaya devam ediyor. Yani o hâlâ güncel ve güçlü! Dolayısıyla da kaçınılmaz olarak lehte ve aleyhte konuşulmaya ve de tartışılmaya devam edilecek.

 

Özellikle Stalin ve Mao’nun, bir bütün olarak bir birini tamamlayan, Lenin’i ve Leninizm’i doğru ve gerektiği biçimiyle tanımlayan değerlendirmelerinin tekrarı olacak şeylerden ziyade; Leninizm’i, bir kısım “dost güçlerin”, esasen Stalin eleştiriciliği üzerinden kurguladıkları “Maoizm ” ve “İlle de Maoizm” teorisinin yaratmış olduğu sol sübjektif ve sekter “teori kirliliği” ve haksız ithamları karşısında, doğru tarzda savunup sahiplenmenin, bugün ve gelecek açısından, çok daha isabetli ve kıymetli olacağını düşünüyorum. Keza bu, aynı zamanda Mao’nun da çok daha doğru tarzda savunulup sahiplenilebilmesi anlamına gelecektir. 

 

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

 

 

Halil Gündoğan

19.10.2024

 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

 

DEMEK Kİ “ALLAH KORKUSU” AHLÂKLI VE ERDEMLİ OLMAYA YETMİYORMUŞ!


Halil Gündoğan

16.10.2024

 


Malum olduğu üzere korku, aslında bütün dinler ve otoriter rejimlerin ortak paydasıdır. Bu, öylesine keyfi bir tercih olmayıp; varlıksal bir zorunluluk halidir. Yani varlıklarını koruyup devam ettirebilmelerinin tek teminatı gizem ve korkudur. Dinlerin korkusunun özgün yanı gizemindedir: Gizemli korku…

 

Gizemli korku, korkuların en hastalıklısıdır: Paranoya ve şizofreniktir… Tepenizden eksik olmayan, her an ve her yerde sizi gören, denetleyen biri var ve ama siz hiçbir şekilde onu göremiyorsunuz. O gizemli güç her şeye muktedirdir. Olanı, olmakta olanı ve olacak olanı tüm detaylarıyla görüp bilen, mucize bir güçtür. Başınıza her ne gelirse, ondandır. Yaptığınız ve kafanızdan geçirdiğiniz her şeyi bilir ve ama asla müdahale etmez. Yani yaptığınız ve yapacağınız her şeyden doğrudan kendiniz mesulsünüz. O bu dünyada sadece bir denetleyici ve raportör olarak, öbür dünyada dürmek üzere sicil defterinizi tutandır. 

DEVLET BAHÇELİ’NİN SON HAMLESİ: BURJUVA SİYASETİNİN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ!

Halil Gündoğan

15.10.2024

 


En billur haliyle burjuva siyaseti açık ve arsız bir iki yüzlülüktür. Omurgasız bir oportünizm ve amaca varmak için her şeyi ve her yolu mübah gören bir ahlâksızlıktır. Demagoji, keyfiyet, çifte standart ve hamaset en etkili silahıdır. Irkçılık, milliyetçilik, cinsiyetçilik ve şovenlik en gözde argümanlarıdır.

 

Tüm bu ayırt edici özellikleriyle burjuva siyasetinin en has temsilcileri ise öncelikli olarak daima ırkçı -faşist ve dinci-faşist parti ve şahsiyetler olagelmişlerdir. Son dönem Türk siyasetinde bu özelliklerin has temsilcilerinin, iktidar ortağı da olan İslamcı-faşist R.T. Erdoğan ile ırkçı-faşist Devlet Bahçeli olduğuna ise hiç kuşku yoktur. Özellikle Devlet Bahçeli, sergilemekte olduğu maharetiyle adeta bu işin ordinaryüsü mertebesine kadar yükseltti kendisini.

 

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..


Halil Gündoğan

12.10.2024

 

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

 

“Demokratik Gelişim Enstitüsü, araştırmacı-yazar İzzet Akyol tarafından yazılan ‘Düşük Yoğunluklu 40 Yıllık Savaşın Türkiye’ye Ekonomik Maliyeti’ başlıklı bir rapor yayınlandı. (…) Raporda, 40 yıllık çatışmalı sürecin ekonomik maliyeti yaklaşık olarak 4 trilyon dolar (3 trilyon 865 milyar 358 milyon) olarak belirtilmiş. İzzet Akyol, raporda silahlı çatışma ortamının temelde dört yolla ekonomik büyümeyi yavaşlattığını belirterek, bu dört yolu şöyle sıralıyor: 1) Silahlı çatışmaların doğrudan maliyetleri, 2) Yatırımlardaki azalma ve verimlilik kayıpları, 3) Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının frenlenmesi, 4) Turizm gelirlerindeki azalma. Akyol’un da vurguladığı gibi, Kürt sorununa siyaset çerçevesinde çözüm bulmada başarısız olunmasının ülkeye muazzam bir ekonomik maliyeti var. (…)”

 

3. DÜNYA SAVAŞI RİSKİ HÂLÂ “GÜÇLÜ OLASILIK” MI YOKSA ARTIK “KAÇINILMAZ AKIBET” Mİ?

Halil Gündoğan

09.10.2024

 


Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

 

Rusya-Ukrayna Savaşı aslında zaten ta en başından itibaren asla bir Rusya- Ukrayna savaşı değildi. Adı konmamış olsa da aleni bir Rusya-NATO savaşıydı. NATO’nun doğrudan müdahil olmadan yürüttüğü bir savaş…Savaşın bir fiil taraflarından biri pozisyonunda görünen Ukrayna, aslında sadece taşeron bir güç. NATO adına vekalet savaşı yürüten, kullanışlı bir aparat.

 

“LÜTUF”A ÇEVRİLMEK ÜZERE YOL VERİLEN DARBE GİRİŞİMİ…

 

Halil Gündoğan

05.10.2024

 

15 Temmuz’da, tam olarak şu oldu aslında: Her biri birer Pentagon projesi olan ve biri ta 1960’lı yıllarda “Yeşil Kuşak”, diğeri 2000’li yıllarda “Ilımlı İslam” adı altında oluşturulan siyasal İslam’ın iktidarı paylaşan iki kliğinden biri; tasfiye edileceği emareleri oluşunca, diğerine karşı, ordu ve yargı bürokrasisi içindeki gücünü kullanarak, askeri bir darbe tezgahladı. Bunun istihbaratına sahip olan diğer klik, darbeci kliği kontrollü bir şekilde, bir nevi “erken doğum” yapmaya zorlayarak, darbeyi, darbe girişimi olarak başarısızlığa uğratmayı hedefledi. Hesabı vardı; hem iktidarı tümden ele geçirmenin ve hem de devleti, başkanlık sistemi temelinde yeniden yapılandırmanın bulunmaz fırsatına çevirerek, kullanmak istiyordu. Nitekim durum kontrol altına alınır alınmaz, Tayip Erdoğan, büyük bir sevinç ve mutlulukla, bu sinsi niyet ve planlarını itiraf ve deşifre etti de: “Bu, Allah’ın bir lütfudur bize.” dedi.