KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR…


Temmuz 2023

Halil Gündoğan

 

Sözüm öncelikle komünist ve sol-sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte standartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de halka karşı işlenmiş ağır suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

 

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek istemiyorum.

 

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?


Oysa Başbağlar Köyünde de toplam 33 insanımız hunharca katledilmişti. (28 erkek kurşuna dizilerek, 5 kadın ise yakılan evlerden çıkamayarak, yanarak can vermişti). 

 

Çarpık bir intikam ve misilleme anlayışıyla, PKK güya Madımak katliamının hesabını sormuş, öcünü almıştı. 

 

Madımak katliamını devletin üst aklı ve ‘karanlık’ güçlerinin gerçekleştirdiği besbelliyken, buna misilleme ve intikam yapılacaksa, adresi masum halk olmasa gerek.

 

Ve ama ne yazık ki, muhtemelen devletin üst akıl odaklarının da yönlendirmesiyle, PKK böylesi ağır bir suça ortak olmuş ve sonuçta üç gün arayla 70 insanımız hunharca katledilmiş oldu.

 

Burada şöylesi çok özgün bir yan var: Madımak katliamı ile Başbağlar katliamı aynı senaryonun birbirini tamamlayan iki perdesidir. Dolayısıyla da bu her iki katliam karşısında ‘tarafgirli’ bir pozisyon sergilenemez. Madımak katliamı yüreklerimizde nasıl sönmeyen bir sızı ve acı olarak anlam kazanıyorsa, Madımak ateşinde yakılan, kıyıma uğratılan Başbağlar’da ki 33 masum, günahsız halktan insanımız da aynı şekilde karşılık bulmak zorundadır. Aksi takdirde bizim hem vicdan terazimizde ve hem de adil olma desturumuzda sorunlu yanlar var demektir.

 

Madımak katliamının kınandığı her vesileyle, doğrudan Madımak ateşiyle gerçekleştirilen Başbağlar katliamını da kınamak, o masum insanlarımızı da unutmadığımızı ifade etmek, bu özgün ilişkilerinden ötürü, gerekli bir şarttır.

 

Daha önceleri çeşitli vesilelerle dikkat çekmeye çalıştığım bu sorunu, 30. yılı vesilesiyle birçok kesimce yapılan açıklamalarda buna dair suskunluğun ve es geçme tavrının devam ettirilmekte olduğunu görünce, bunları yazma gereği duydum. Umarım en azından komünist ve sol- sosyalist kesimlerin bu hatalı tutumlarından vaz geçmelerine vesile olur.