28.05.2021
Halil Gündoğan
1 Mayıs'ta İsviçre/Basel'de yaşananlar üzerinden; "Provakasyon 'siyaseti‘ne dair bir değerlendirme yazısı kaleme almış, ve Partizan/ Yeni Demokrasi mensubu küçük bir grubun provokatif yaklaşım ve tutumlarına dikkat çekmiş ve ilgili kurumun, mensubu olduğu bu kişiler hakkında gereğini yaparak kamuoyuna doyurucu bir açıklamada bulunacağına dair bir beklenti içinde olacağımı ifade etmiştim.
Ancak, geçen üç haftalık bu süre içerisinde, ilgili yapı mensubu kişilerden oluşan bir grup, Provokasyon 'siyaseti'ni, bu kez de şahsımı hedef alıp, itibar cellatlığı yaparak, "sosyal- medya" üzerinden devam ettirdiklerine tanık olduk.
Bununla kalsaydı, belki bir dereceye kadar "tolere" edilebilirdi. Bunları, "kendini bilmez, disipline gelmez bir -iki ipi kopuğun zağar çemkirmeleri" olarak adlandırıp, geçebilirdik. Maalesef, 24 Mayıs'ta Zürich' te düzenlenen Filistin ve Kürt Halkıyla dayanışma etkinliği bitiminde Partizan/ Özgür Gelecek mensubu iki arkadaşa karşı sergiledikleri tutumları, artık, çok daha açık ve net olarak gösteriyor ki; bu davranışlar bir-iki ipi kopuk "disiplinsizin" provokatör çıkışları ve edimleri değil. Bunlar, ya mensubu oldukları yapının, en azından belli kademelerinin doğrudan icazeti ya da "göz yummasıyla" olan şeyler olduğu artık her türlü tartışmanın dışındadır.
Hatırlanacaktır, söz konusu yazımda, dikkat çekmiş ve demiştim ki: "Birilerinin adeta 'A Takımı' vari, misyonlandırılmış özel görevlileri var." Geçen bu sürede gerek "sosyal- medya korsanları" üzerinden itibar cellatlığı ve gerekse, fiili hayatta devrimci insanlara fiziki saldırı düzenlemekle görevlendirilmiş elemanları olduğu ve bu kirli siyaseti bunlar üzerinden hayata geçirdikleri artık çok net olarak görülebilmektedir.
Bu son pratik şuna işaret ediyor ki; "karanlığın tanrıları" devrimci güçler arası çatışmalar yaşansın istiyor. Yoksa, kim neyle nasıl izah edebilir ki: Ortaklaşa düzenlenmiş bir etkinlik sona erdikten sonra, alandan ayrılıp gitmekte olan iki devrimci insanı takibe almayı, ara bir sokakta da üzerine yürüyüp şiddet uygulamaya çalışmayı?!
Elbette devrimciler böylesi fiili durumlarda gereken uyarıyı yapar ve ama karşı taraf kirli emelini gerçekleştirmekten vazgeçmiyorsa, öz savunmasını en iyi şekilde yerine getirme hakkına sahiptirler ve buna uygun davranmakta tereddütte etmezler.
Nitekim, arkadaşlar bu bilinç ve iradeyle hareket etmiş ve saldırılarından vaz geçmeyen saldırganları, öz savunmalarını yaparak durdurup geri püskürtmüşlerdir.
Fakat şunun altını kalınca çizmek gerekiyor ki; bu tür fiili saldırılar her zaman böyle "küçük arbede" şeklinde yaşanmayabilir. Çok tehlikeli bir şekilde tırmanabilir ve geçmişte yaşandığı gibi devrimci kanı akıtmaya kadar varabilir/ vardırılabilir.
Provokasyon 'siyaseti'ni, bir "siyaset yapış tarzı" olarak ele alıyorsa birileri (ki, öyle olduğu anlaşılıyor artık); haliyle çokta iyimser olamıyor insan.
O zaman yapılması gereken, devrimci kamuoyu nezdinde bu " kirli siyaseti" alabildiğine teşhir etmek ve devrimci yapıları buna karşı tavır koymaya davet etmek ve bu ortak tavrın alınmasını sağlamak ve keza provokasyonlarını sergileme fırsat ve ortamlarını olabildiğince minimize etmeyi, devrimci bir sorumluluk olarak hayata geçirmek.
Bazen, " belayı savuşturma" nın en iyi yolu, ondan kaçmak olabilir arkadaşlar. Bu, asla korkaklık değildir; bu, devrimciler arasında devrimci kanı akıtılmasına fırsat tanımamak adına gösterilmesi gereken yüksek bir bilinç ve sorumluluktur.
Devrimci sorumluluk sahibi tüm kişileri bu sorumluluk bilinciyle davranmaya davet ediyorum.
Buradan Partizan/ Yeni Demokrasi mensubu devrimcilere şunu söylemek istiyorum: Bilin ki; dost güçlerle, devrimci halk güçleriyle sizi karşı karşıya getirtip çatıştırmak isteyen hiçbir “irade” (kişi veya organ), ideallerine bağlı olduğunuz komünizm bilinci değildir. Dolayısıyla da sizden bu "kavga" dahil olmanızı isteyenin niyetini sorgulamak zorundasınız.