Halil Gündoğan
30.05.2025
“Rusya Avrupa’ya saldıracak”
yalanı kamuoyunda karşılık buluyor
Bilindiği üzere başta genel sekreteri üzerinden NATO olmak üzere İngiltere, Fransa ve Almanya, keza Polonya gibi Avrupalı belli başlı emperyalist güçler, giderek artan dozda, Rusya’nın Avrupa’ya saldıracağı propagandasıyla savaş hazırlıkları yapmaktalar. Yani aslında bu bahaneyle hem teknik olarak ve hem de kamuoyunun psikolojik olarak hazırlanması anlamında, hummalı bir savaş hazırlığı yürütmekteler. Örneğin BBC’ye açıklamalarda bulunan Almanya Genel Kurmay Başkanı şunları ileri sürüyor:
“Rusya tarafından tehdit ediliyoruz. Putin tarafından tehdit ediliyoruz.
Bunu savuşturmak için ne gerekiyorsa yapmak zorundayız.”
“Mesele, hazırlanmak için ne kadar zamana ihtiyaç duyduğum değil, Putin’in
bize hazırlanmak için ne kadar zaman tanıyacağı.”
“Ne kadar erken hazırlanırsak o kadar iyi olur.” (*)
BBC’nin Doğu Avrupa Muhabiri Sarah Rainsford Almanya Genelkurmay Başkanı
ile yaptığı görüşmeyi şöyle haberleştirmiş:
“BBC’ye konuşan Almanya Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer, Rusya’nın
saldırganlığının Ukrayna ile sınırlı kalmayacağını düşündüğünü ve bu yüzden bu
kaynak artışına acil bir şekilde ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.”
“Breuer, NATO’nun da dört yıl içinde gelmesi muhtemel bir saldırıya hazır
olması gerektiğini belirtiyor.”
“(…) General Breuer’in hedefleri çok daha büyük. Almanya’nın kendisini ve
NATO’nun doğu kanadını yeterince savunabilmesi için fazladan 100 bin askere
ihtiyaç olduğunu söylüyor. Yani toplamda 460 bin asker (yedekler dahil)
gerekecek. Bu nedenle zorunlu askerliğe geri dönüşün ‘kesinlikle’ gerekli
olduğunu savunuyor.”
“General Breuer, Almanya’nın ‘dönüşünü’ daha ileriye ve daha hızlı itmeye
kararlı görünüyor. Kolay anlaşılır ve etkileyici konuşama tarzıyla bölgesel
belediye toplantılarına katılıyor ve dinleyicilere doğrudan şu soruyu
yöneltiyor: ‘Savaşa hazır mısınız?’
“Bir gün bir kadın ona kendisini korkuttuğunu söylemiş. General Breuer’in
yanıtı ise şöyle olmuş: ‘Sizi korkutan ben değilim, diğer adam!’ Burada Vladimir
Putin’i kastetmişti.” (*)
Keza NATO Genel Sekreteri ise örneğin şunları ileri sürüyor:
“NATO’da hepimiz Rusya’nın NATO topraklarına ve tüm Avrupa-Atlantik
bölgesine yönelik uzun vadeli bir tehdit olduğu konusunda hemfikiriz.” (**)
Rusya’nın Ukrayna ile yetinmeyip Avrupa’ya saldıracağı propagandasının baş
aktörlerinden olan İngiltere ise özellikle de Trump’ın göreve gelmesi
sonrasında adeta Rusya’ya karşı özel bir seferberlik ilan etmiş durumda. Bir
taraftan NATO’nun dümenini kendi ellerine almaya çalışırken, bir taraftan da
hem bir başka baş aktör olan Fransa ile ortaklaşa bir tutum takınarak acilen
bir Avrupa ordusu oluşturma ve ‘Rusya saldırmadan biz ona saldırmalıyız’
planları kotarırken hem de savaş hazırlıklarına hız vermiş durumda:
“İngiltere, Rusya tehdidine karşı 2005’ten beri güncellenmeyen ‘Vatan
Savunma Planı’nı yeniden devreye alıyor; füzeler, siber saldırılar ve nükleer
senaryoların dahil edildiği plan, kamu hizmetlerinin savaş koşullarında nasıl
sürdürüleceğine dair kapsamlı önlemler içeriyor.” (***)
Fransa ise şunları ileri sürüyor örneğin:
“Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron akşam saatlerinde yaptığı açıklamada,
Rusya’nın tehditleri karşısında Avrupa’yı korumak için Fransa’nın nükleer
caydırıcılığını kullanma fikrini Avrupalı müttefikleriyle görüşeceğini duyurdu (Kimileri
nükleer silahların varlığından ötürü 3. Dünya savaşının çıkmayacağını ileri
sürmekte.Ama baksanıza Macron bunlarla aynı görüşte değil: ‘Bize saldırırsan
sana karşı nükleer silah kullanırız’ diyor açıktan. Bn.)” (****)
Görüleceği gibi hepsi ağızbirliği yapmışçasına saldırgan ve fetihçi tarafın
Rusya olduğunu, Ukrayna ile başlayan bu saldırganlığın asla Ukrayna ile sınırlı
kalmayacağını ve sıranın hızla Avrupa’ya geleceğinin propagandasını
yapmaktalar. Bununla da nükleer silahlar dahil, hızla savaşa hazırlık yapmanın
ne kadar gerekli ve meşru bir vatani görev ve sorumluluk olduğunu empoze etmeye
çalışıyorlar kendi ulusal ve uluslararası kamuoyuna.
Peki gerçek ne?
Oysa olgularla sabit ve yalın bir gerçekliktir ki mevcut güçler denkleminde
Rusya’nın Avrupa’ya karşı bir saldırı planlıyor olması, şayet Ukrayna’ya
saldırmasında olduğu gibi mecbur bırakılmaz ise, söz konusu dahi olmaz. Bilindiği
gibi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması tamamen ABD ve İngiltere’nin başını
çektiği emperyalist güç odaklarının marifetinin bir eseriydi. Bu emperyalist
odaklar, hem daha önceden varılan anlaşmaları hiçe sayarak ısrarla Ukrayna’yı
NATO’ya dahil ederek, Rusya’nın burnunun dibine kadar girme saldırgan
yayılmacılık stratejisiyle ve hem de destekledikleri neo faşist güçlerin
Ukrayna’da iktidarı ele geçirip, Ukrayna’daki Rus kökenli topluluklara saldırtmasıyla;
Rusya’yı Ukrayna üzerinden bu NATO’cu saldırganlara karşı savaş başlatma
seçeneğine zorlamışlardır. Nitekim her ne kadarda Ukrayna’da, Ukrayna ve Rusya
halkının ölüm ve yıkımı üzerinden sürüyor olsa da aslında bu savaşın doğrudan
tarafları Rusya ile NATO’cu emperyalist güçlerdir… Şu tarihi bir gerçektir ki
asırlar boyudur bu her iki komşu ve kardeş halk, bu NATO’cu müdahale olmazdan
önce barış ve huzur içinde yaşamaktaydı. Vs. vs.
Etkili propagandanın
gücü
Buna rağmen, bu emperyalist güç odakları yaptıkları yoğun kara
propagandalarla hem Rusya’nın emperyal hesaplarla Ukrayna’ya saldırı ve işgal
harekâtı başlattığı ve hem de asıl hedefinin ise bir bütün olarak Avrupa’ya
saldırmak olduğu konusunda gerek kendi ulusal ve gerekse uluslararası kamuoyunu
ikna etmeye devam etmekteler.
Bu propagandanın küçümsenmemesi gereken bir etki yaratığının en tipik
göstergesiyse herhalde ki Almanya olur. Neden Almanya? Çünkü Alman toplumu,
Alman Devletinin 2. Dünya Savayla dünya halklarına yaşattığı o korkunç kıyımın
utancı altında, daha düne kadar denilebilecek kadar yakın bir tarihe kadar
savaş ve militarizme bir hayli mesafeli bir duruş içinde olageldi. Fakat işte
böylesi hassasiyetleri olan bir toplum bile öyle anlaşılıyor ki kısa sürede
adeta ters yüz edilebilmiş durumda:
“Berlin’de, Almanların orduya dair geleneksel olarak sürdürdükleri temkinli
yaklaşımı hızla kayboluyor gibi görünüyor. 18 yaşındaki Charlotte Kreft, kendi
pasifist görüşlerinin değiştiğini söylüyor: ‘Uzun bir süre boyunca, İkinci
Dünya Savaşı’nda işlediğimiz vahşetlerin bedelini, bunun bir daha asla yaşanmamasını
sağlayarak ödememiz gerektiğini düşündük… ve bunun için askeriyeden arınmamız
gerektiğine inandık’ diyor Charlotte. ‘Ama şimdi değerlerimiz, demokrasimiz ve
özgürlüğümüz için savaşmak zorunda olduğumuz bir durumdayız. Uyum
sağlamalıyız.’”
“Bir YouGov anketine göre Almanların yüzde 79’u Vladimir Putin’i hâlâ
Avrupa barışı ve güvenliği için ‘çok’ veya ‘oldukça’ tehlikeli görüyor.” (*)
Buradan anlaşılması gereken şu oluyor ki savaş kışkırtıcıları, anti
emperyalist savaş cephesinden ve ama özellikle de demokrat, ilerici, barış
sever, sol-sosyalist ve komünistlerden çok daha aktif olarak kitlelere
ulaşmakta ve onları motive etmede çok daha başarılı bir çalışma yürütmekteler.
Alman toplumunda dahi bu başarıyı yakalayabilmişlerse, anti emperyalist savaş cephesi
bileşeni güçlerin şapkayı önüne alıp düşünmesi gerekir herhalde ki. Çünkü burada
bariz bir yetersizlik durumu söz konusudur. Mevcut koşullar realitesi içinde bu
savaş hazırlıklarında emperyalistlere geri adım attıracak veya onları
frenleyecek yegâne etkili gücün, kitlelerin savaş karşıtı güçlü ve etkili karşı
duruşları olduğu düşünüldüğün de bu yetersizliğin ne anlama geleceği çok daha
iyi anlaşılır olacaktır.
(*) (https://www.bbc.com/turkce/articles/c99pvr90vndo )
(**) (https://x.com/qha_kirimhaber/status/1915680578898198791)