Halil Gündoğan
6.06.2025
Yeni anayasa için temel
iki neden
İktidar cenahının ve özellikle de Erdoğan’ın “yeni anayasa” talebi, “darbe anayasasından kurtulmalıyız” kisvesi altında uzunca bir süreden beridir devam ediyordu. Ancak son süreçle birlikte bu talep daha bir ısrarla tekrarlanır oldu. Daha önce esas olarak mevcut Anayasa ile “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi” arasında oluşan uyumsuzluğun ve pratikte oluşan “ikili hukuk” (*) açmazının telafi edilerek, tek adam rejiminin gereksinimini duyduğu hukuku oluşturma ihtiyacının karşılığıydı. Şimdilerdeyse buna, bir de kurgulanmış olan şu “Kürt-Türk İttifakı” ve “Yeni Ulus Devlet” projeleri için anayasal bir zeminin hazırlanması ihtiyacı eklenmiş oldu.
“Darbe Anayasasından
kurtulmalıyız” demagojisi
Yani Erdoğan’ın ağzına pelesenk ettiği “darbe anayasasından kurtulmayız”
lafı tamamen bir maskeleme malzemesidir. Çünkü gerçek anlamda “darbe anayasası”
dediği anayasadan kurtulmak demek, eşyanın doğası gereği, zorunlu olarak özgürlükçü-demokratik
bir anayasa yapımını öngörür. Ve keza toplumsal bir sözleşme özelliği taşıyan
bu nitelikteki yeni anayasalar, toplumun tüm kesimlerini temsil eden “kurucu
meclis” tarzı, demokratik temsiliyet özelliği bulunan oluşumlarca hazırlanarak
halkın onayına sunulur. Oysa Erdoğan hem, nerdeyse çeyrek asırdır, bu anayasa
ile sultanlığını sürdürüyor ve hem de zaten ihtiyaçları oluştukça bu anayasada,
çıkarma-ekleme tarzında, defalarca kez değişiklikler yaptılar. Dolayısıyla da
bu, artık o bahsini ettiği “darbe anayasası” olmaktan da çoktan çıkmış
oluyordu. Yani burada sorun “darbe anayasası” değil, kendilerinin defalarca kez
elden geçirdikleri ve ama “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi” dedikleri tek
adam rejiminin tam olarak kurumlaşması ve hükmünü engelsiz sürdürebilmesiyle
uyumlu olmayan, ona, özellikle de Anayasa Mahkemesi üzerinden engel oluşturan
bu anayasanın değiştirilmesidir.
Öte yandan, yukarda da ifade edildiği gibi; Öcalan ve Devlet aklının ortak
mutabakatıyla kotarılmış olan Kürt-Türk İttifakının ön gördüğü yeni bir ulus
devlet inşası için gerekecek hukuki zemin ve güvence için de yeni bir anayasaya
ihtiyaç duyulmaktadır. Yani mevcut durumda dillendirilen yeni anayasa yapma
ısrarı tamamen bu iki “acil” ihtiyacın ürünüdür. Nitekim Devlet aklının basın
sözcüsü ve “mayın eşeği” rolü üslenmiş olan Bahçeli, bunu şu sözleriyle teyit etmektedir
de:
“Bize göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sisteminin yönetim istikrarını, temsil adaletini ve uzlaşma kültürünü tesis
eden yapısını daha da kurumsallaştıracak
atılımları yapmak 28’inci dönem TBMM’nin önemli bir sorumluluğudur. (abç)”
“Bu kapsamda; devletimizin kuruluş ilkelerini, cumhuriyetin temel
niteliklerini koruyan, çatısının
başkanlık sisteminin ana ilkelerince örüldüğü, milli ve katılımcı,
kapsayıcı demokratik yeni bir anayasa ile (…) (abç)” (**)
CHP’yi hizaya
getirme operasyonları
Aktarılan bu iki pasajda altı çizilen ifadelerden de açıkça görüleceği
üzere; yeni anayasa ile murat edilen temel şeylerden biri, mevcut otokratik tek
adam rejimini daha da kurumsallaştırarak tahkim etmektir. Yani meramları asla
burjuva demokratik standartlarda yeni bir anayasa yapmak değil. Ha mümkündür ki
anayasa yapma yeter sayısına ulaşamamaları durumunda, bazı tavizler vermek
zorunda kalabilirler de. Örneğin CHP ile, CHP’ye çekilmekte olan bu aleni
hukuksuz operasyonların son bulması ve tutuklananların serbest bırakılması ve
kayyımların iptal edilmesi karşılığında, yapmayı tasarladıkları anayasaya
destek vermeye zorlamak veya olmuyorsa, ara bir formül üzerinde uzlaşmak gibi. Zaten
bu operasyonların bu denli yaygınlaştırılmasının başlıca nedeni de CHP’yi
sıkıştırıp yıldırarak, pazarlığa çekmek için elinde güçlü bir koz olarak
bulundurmaktır da.
İdari yapıyı
esnekleştirme ihtiyacı
Devlet ve iktidar blokunun yeni anayasa yapma ihtiyacı duymalarının bir
diğer esaslı nedeni de Türk-Kürt ittifakı ile kotarmayı düşündükleri yeni ulus
devletleri için hukuki zemin hazırlamak ve bunu Anayasal güvenceye
kavuşturmaktır.
Bunun için, her ne kadar da “devletimizin
kuruluş ilkeleri korunacak” veya bir başka ifadeyle “Anayasanın ilk üç maddesi ile sorunumuz yok” diyorlarsa da ama
yine de mevcut Anayasa’da küçük bir iki revizyon yapmaları gerekiyor. Çünkü başka
türlü hem Kürtleri ikna edemezler ve hem de “iki kurucu ulus” söylemi anayasa engeline takılacaktır. İşte bu
iki hususa ilişkin yeni anayasa, artık o eski halindeki baskın etnik aidiyet vurgusunu içermemesi gerekiyor. Nitekim
Bahçeli aracılığıyla bu şu şekilde formüle edildi: “Etnik siyasetin taleplerini aşan bir siyaset tarzıyla”; “Türkiye
Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve
yükümlülüklere sahiptir.” (**)
Tabii şimdilik her ne kadar da erkenden dillendirmeme hassasiyetiyle paylaşmaktan
imtina ediliyorsa da ama mutlaka ki gerek yerel yönetimler özerkliği ve gerekse
Misakı Milli gereği, Kürdistan’ın diğer parçalarının Türkiye’ye entegrasyonunun
sağlanabilmesi için devlet idari yapısının buna uygun bir esnekliğe
kavuşturulması gerekiyor. Bunlar dışında ileri sürülen tüm gerekçeler sadece
örtüleme ve dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır.
İsabetli teşhisin tayin
edici önemi
Doğru tutum takınabilmek için öncelikle bunun görülmesi gerekiyor. Yani
özgün sorun asla Erdoğan’ın adaylığının yolunu açmak, keza bizzat kendilerince
yok sayılan normal evrensel burjuva hukuk normlarının yeniden hâkim kılınması
ve yine bizzat kendilerince en ufak kırıntılarına kadar yok edilen tüm temel
demokratik hakların yeniden tanımlanarak anayasal güvenceye kavuşturulması değildir.
Yeni Anayasa yapma sorununa ilişkin temel yaklaşımların ne olması
gerektiğine ilişkin burada başlı başına yeni değinilerde bulunmayacağım. Çünkü sorunun
bu yönlerini daha önceden yazıp okurla paylaştığım: “İktidar kanadı iki süreci
de yeni anayasa atağıyla dizayn etmek istiyor.”, “Barış ve demokrasi talebi, öngörülen
‘Türk-Kürt İttifakı’ ile karşılanabilir mi?”, “Evrensel bir hak olarak self
determinasyon Kürtlerin de en doğal hakkıdır.”, “Türkiye halkı, Kürt sorununun
demokratik çözümü için barış talep etmelidir.”, “Demokrasi ve Anayasa’nın ilk 4
maddesinin dokunulmazlığını savunma anlayışı.”, “Erdoğan’ın yeni anayasa istemi
ne tür bir ihtiyacın ürünü?” ve “Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde, bir
ara rejim midir?” başlıklı makalelerim
mevcut. İlgi duyanlar bloğumdan bunlara ulaşabilir.
(*) (http://halilgundogan.blogspot.com/)
(**) (https://www.odatv.com/guncel/devlet-bahceli-turkgun-yazisi-terorsuz-turkiye-cagrisi-120092698)