Halil Gündoğan
20.05.202
Kongre Kararı
Bilindiği üzere PKK, 5-7 Mayıs 2025 tarihinde topladığı olağan üstü kongresinde kendisini feshetme kararı aldı: “PKK’nin örgütsel yapısını feshederek PKK adıyla çalışmaları durdurmak ve temel strateji olarak silahlı mücadeleyi sona erdirmek, Kürt özgürlüğünü ve her alanda demokratik toplum mücadelesini yeni stratejiler ve örgütlenmelerle yürütmenin önünü açmak anlamına geliyor.” (*)
Karar gerekçesi
Gerekçe oluşturabilmek adına da şunları formüle etmiş: “(…) Bütün bunları
tamamen kendi öz iradesi ve kararıyla, özgür yaşam ve demokratik toplumda daha
ilerilere gidebilmek için yapmaktadır. (…)” (*)
Çalınan minareye kılıf
uydurma
Kongre iradesi böyle bir gerekçeyle durumu anlaşılır kılmaya çalışmışsa da
ama bunun en başta da Kongre iradesini ikna etmediği son derce açık. Büyük bir
özveriyle yapmaya çalıştıkları, çalınıp da önlerine bırakılmış olan minareye,
bütün maharetlerini kullanarak iyi bir kılıf uydurmaktı. Böyle olduğu için de
kendilerinin feshini gerektiren hiçbir haklı gerekçe ileri sürmemişler,
sürememişler. Öyle ki Öcalan’ın fesih için ileri sürdüğü gerekçelere atıf yapmaktan
dahi imtina etmişler. Çünkü o gerekçelerin doğru ve isabetli gerekçeler
olduğuna kendilerini ikna edememişlerdir.
Kongre, Öcalan’ın
fesih gerekçesine itibar etmemiştir
Nitekim, “PKK’nin miadını doldurduğu ve artık hareketin ve mücadelenin
ihtiyaçlarına yanıt vermekte yetersiz kaldığı” şeklindeki bir düşünceye asla
kapılmadıkları, mücadelenin daha hangi araç ve yöntemlerle ve hangi strateji ve
taktiklerle daha ileriye taşınacağına dair sarf ettikleri yaratıcı eforlarından
da rahatlıkla anlaşılabilir. Savaş ve
siyasi büro kurmayları mücadelenin yeni dönem strateji ve taktiklerine
yoğunlaşıp, bunun planlamasıyla meşgulken; Öcalan’ın: “Miadınızı doldurdunuz,
kendinizi kısır bir döngüde tekrardan öte bir varlık gösteremiyorsunuz.
Anlamsız ve beyhude bir çaba… Kongrenizi toplayıp kendinizi feshedin!” (Mealen)
talimatıyla şaşkına döndüler.
Şef kültü ve kişiye
vefa açmazı
Ve fakat edindikleri tek adam yönetimine dayalı, astığım astık, kestiğim
kestik vari şef tipi örgütsel değer yargıları ve disiplin anlayışı, keza
aşamadıkları o malum köylü kültürünün “sadakat”, “vefa” ve “bağlılık”
değerleriyle birleştiğinde; şeflerine bağlılık yeminleri gereğince davranmayı
yeğlemiş oldular.
Kendini feshetme
fikri ve PKK realitesi
Yani Öcalan’ın çağrısına kadar, PKK’nin artık feshedilmesi gerektiğine dair
bir düşünce, en azından PKK önderliğinde yer alan ve yapı üzerinde manevi bir
ağırlığı bulunan lider kadroların gündeminde yoktu. Dolayısıyla da “PKK kendisini neden feshetti?” sorusunun doğrudan
yanıtı da sadece ve sadece şu olur: Öcalan istediği için!
Devlet hangi amaçla Öcalan’dan
PKK’nin kendisini feshetmesini istedi?
Öcalan’ın bu isteği de öyle anlaşılıyor ki TC. Devleti adına kendisiyle
müzakere yürütenlerin isteğidir. Bu istek, savaşın, psikolojik harp
taktiklerinin kullanılarak bir yengi-yenilgi algısı oluşturma ihtiyacının
gereğidir. Çünkü barışılacak ve kardeşlik hukukuna geçilecekse; bunun ön
koşulu, silahları karşılıklı olarak susturmaktır. Devlet tarafı, toplumun
egemen ulus kanadının algısında barış güvencesi oluşturmak adına, örgütten
silahlı mücadeleye son verip, silahları teslim etmesini isteyebilir. Bu,
gerçekten de karşılıklı güvenceler verilmişse; anlaşılabilir ve kabul
edilebilir bir durumdur da. Fakat örgütün kendisini feshetmesini istemek ve
dayatmak tamamen ayrı bir boyuttur. Bu, bir halkın iradesinin ifadesi olan
örgütlü gücünün tasfiye edilmesi dayatmasıdır. Bu, “ben sizi örgütlü, kolektif
davranış gösteren bir güç olarak istemiyorum, bunu tasfiye edin” demektir,
başka bir şey değil. Şayet açık gerekçe şu olsaydı: “PKK ismi bizim kesimde
oldukça kanlı ve acılı bir sürecin simgesidir. Toplum bu isme çok tepkili. Bu
yüzden bu isimli örgüt kendisini feshettiğini kamuoyuna açıklasın” istemiyle
gelinmiş olsaydı, yine bir dereceye kadar anlaşılabilirdi.
Türklerin acı ve
hassasiyetleri var da Kürtlerin yok mu?
Ancak hem böyle değil ve hem de neden sadece tek taraflı bir kesimin
hassasiyetleri önem arz ediyor da diğer kesimin hassasiyetleri yok sayılıyor?
Devletin ordusu-polisiyle, korucusu, özel harekât timleriyle ve JİTEM’iyle,
işkence kurumları ve hapishaneleriyle vs. vb. dünya kadar unsuruyla yüz yıldır
Kürt halkına çektirdikleri ne olacak? PKK’nin kendisini, Türk toplumunun hassasiyetleri
gözetilerek feshedilmesi isteniyorsa; Kürt halkının kıyas kabul edilemez
orandaki acı hatıralarının hassasiyeti de gözetilerek, hiç olmazsa sembolik de
olsa örneğin ırkçı faşist güruhlardan oluşturulmuş Özel Harekât, JİTEM vb. uç
oluşumların lağvedildiği açıklansın, değil mi? Kardeşliğin de barışın da teminatı ve samimiyeti adalettir. Adalet te
herkesedir.
Devletin iki yüzlü
arsızlığı
Kaldı ki Devlet yetkililerinin böylesi bir isteminin samimiyeti de
gerçekliği de yoktur. Devlet, bu siyasi arenanın en ırkçı faşistlerinden biri
olan MHP lideri Bahçeli üzerinden, Türk toplumunun milliyetçi kesiminin ölümüne
nefret duyduğu “bebek katili terörist Apo” ile müzakere yaptığını bu topluma
kabul ettirebiliyorsa, ötesine geçip onu “PKK’nin kurucu lideri” payesine terfi
ettirip, saygınlık kazandırabiliyorsa, demek ki PKK’nin kendisini feshetmesi
isteminin sadece toplumun PKK alerjisiyle izah edilemeyeceği kendiliğinden
anlaşılır olur.
Kongre’nin “özgür
irade” beyanı
Dolayısıyla da Kongre kararında geçen: “Bütün bunları tamamen kendi öz
iradesi ve kararıyla, (…) yapmaktadır.” şeklindeki bu beyanı, kendileri dahil,
kimseyi ikna etme yeterliliğine sahip olmayıp; sadece zevahiri kurtarmaya dönük
bir işleve sahip olur.
PKK’nin demokrasi ve
özgür irade açmazı
Demokrasi ve özgürlük istemcisi ve bunun mücadelesinin yürütücüsü iddiasına
sahip kişi ve örgütler açısından acı acı düşündürücü olması gereken bir yön var
bu tabloda: Bu nasıl bir demokrasi ve özgürlük anlayışıdır ki bir toplum adına
hareket ettiği iddiasında bulunan ve artık ciddi şekilde edindiği toplumsal taban
ile de doğrudan o topluma karşı sorumlu olan ve alacağı nihai kararlarda
onların iradesine başvurmakla yükümlü olması gereken bir önderlik kurumu,
bırakalım tabanın iradesini yok saymayı, kendi örgüt iradesini dahi yok sayıp,
bir kişinin iradesine böylesine biat edebilir? Hele ki bu kişi “Stockholm
Sendromu” misali, kendi ulusunu ezen egemen ulus devletinin çıkarlarına hizmet
etmeyi ana gayesi haline getirmiş biriyse!..
Siz kendinizi nasıl yönettiriyor ve yönetiyorsanız, toplumu da aynı
zihniyet ve yöntemle yönetme eğiliminde olursunuz doğal olarak. Dolayısıyla da
o bolca lafı edilen “demokratik toplum mücadelesi” ve “demokrasi ve özgürlük
mücadelesi” laf ve vaatlerinin pek bir kıymeti harbiyesi de inandırıcılığı da
olmaz doğallığıyla. Denir ya: “Kişinin aynası iştir, lafa bakılmaz” diye.
Fesih kararı tarihi
bir hatadır
Yerel, bölgesel ve küresel mevcut koşullar realitesi içinde PKK’nin
kendisini feshetme kararı alması tarihi bir hatadır. Çünkü Öcalan’ın ileri
sürdüğü argümanın aksine mevcut koşullar PKK’nin varlığı ve ulusal kurtuluş
davasına, yılların mücadele deneyimiyle önderlik etmesini gereksiz veya “olmasa
da olur” derekesinde önemsiz hale getirmemiştir. Tam aksine o, bu mücadelenin
sigortası ve garantörü olma pozisyonunu güçlendirerek koruyordu. Öcalan’ın
Devlet ile kotardığı o gizli-kapaklı “kardeşlik ve barış” anlaşmasına,
siyaseten uyma esnekliği gösterecektiyse, bunu: “Türk Devleti ile yürüte geldiğimiz silahlı mücadeleyi sonlandırıyor ve
barış teklifini kabul ediyoruz. Ama silahlı yapımızı asla lağvetmiyoruz. Çünkü
biz ulusal kurtuluş mücadelemizi sadece Türk Devletine karşı yürütmüyoruz.
Irak’ı saymazsak, mevcut koşullarda Suriye ve İran’da bu mücadele devam ediyor.
Dolayısıyla da silahlı güçlerimizi oradaki kollarımıza aktaracağız. Koşullar
değişmedikçe ve bizi tekrardan mecbur bırakmadıkça Türk Devletiyle yapılan
barış ve kardeşlik anlaşmasına bağlı kalacağız.” minvali bir tutum ile bunu
karşılamalıydı. Kongre iradesi böyle şekillenseydi, devletin Öcalan üzerinden
çektiği operasyonun bir tasfiye harekâtına dönüşmesi engellenmiş olurdu. Çünkü
zorda olup barış isteyen taraf esas olarak TC. Devleti. Dolayısıyla da alttan
alma ve esnek davranma mecburiyetinde olan da o. Kürt-Türk ittifakına ihtiyacı
olanlar Kürtler değil, Türk Devleti. Stratejik düzeyde önemle sağlamak
istediğine göre, hatırı sayılır tavizler vermeyi de zaten ta baştan göze almış
demektir. Yani bu denklemde PKK’nin Apo’ya da Devlete de bunları kabullendirme
koşulları fazlasıyla mevcut. Ama maalesef onlar da “Apocu çizgiye bağlılık
yemini” ile basiretlerini bağlamış olduklarından, bu tasfiye operasyonunun
başarıya ulaşmasına fırsat sunmuş oluyorlar.
(*) (https://www.ozgurpolitika.com/haberi-yeni-donem-basliyor-200499)