SAHİ FEMİNİZM, BİR “BURJUVA KADIN HAKLARI AKIMI“ MIDIR? (*)

Halil Gündoğan

1 Aralık 2020

 


Sizleri bilmem ama, benim kafama yatmıyor bizim cenahın ve sol-sosyalist ekseriyetin yapageldiği feminizm tanım ve nitelemeleri. Bunlarda itirazımı koşullayan baskın yönler sözkonusu çünkü.

 

Feminizmin, “burjuva kadın hareketi“, “burjuva akım“ yada “orta sınıf burjuva kadın hakları projesi“ gibi nitelemelerle anılması, doğrusunu isterseniz beni ikna etmiyor.

 

Feminizmin genel tanım ve içeriğinin böyle ele alınıyor olmasında ciddi bir yanlışlık vede haksızlık olduğunu düşünüyorum. Heleki genelleme bir nitelemeyle feminizmin basbayağısından bir “burjuva kadın hareketi“ olarak yaftalanması bana asla doğru gelmiyor. Hani “orta sınıf“ kesimlerden kadınların baş çektiği feminizm fraksiyonuna “burjuva feminizmi“ yada “orta sınıf burjuva kadın hakları projesi“ dense, yada “libral“ ve “radikal“ feminizm akımları olarak bilinen kesimlere dair bu türden nitelemeler yapılmış olsa, aslında belki daha isabetli ve hakaniyetli olabilirdi.

 

“DERSİM KATLİAMININ GERÇEK SORUMLUSU“ SORUNU ÜZERİNE:

 Halil Gündoğan

16 Kasım 2020

 

Taner Akçam, “Dersim ve Tarihle Yüzleşmek“ başlığı taşıyan sunumunda; “Dersim idamlarından hareketle, Türkiye‘de tarihle yüzleşme sorunları üzerine yedi tez ileri sürmek istedim.“ der, ve bu tezlerin birinde de şunları ileri sürer:

 

“Tez dört: Dersim katliamını Cumhuriyet Halk Partisi örgütlemiş ve hayata geçirmiştir; bu cümle bu açıklıklta söylenmedikçe bu ülkeye demokrasi ve barış gelmez.Cumhuriyet Halk Partisi‘nin Dersim insanına özür borcu vardır.(...)“ (Özgür Gelecek .16.11.2020).

 

Taner Akçam bu tezini hangi niyet ve bağlamda ileri sürmüş olursa olsun; bu ifade ediliş biçimiyle bu tez, Dersim ve tüm diğer etnik, mezhepsel ve siyasi katliamların DOĞRUDAN SORUMLUSU, ÖRGÜTLEYİP HAYATA GEÇİRENİ olan DEVLETİ aklama tezi olabilir ancakki. 

İttifaklar sorunu üzerine:


Halil Gündoğan

3 Kasım 2020

 

Kısa bir süre önce, “Partizan ile Özgür Gelecek ayrılığının” merkezindeki konu olarak ‘ittifaklar sorunu’na dair başlıklı bir makale okudum.

 

Makale, “Partizanın Defteri”nde, fikret karavaz tarafından kaleme alınmış.

 

Yazarın kim olduğu hakkında herhangi bir bilgim yok. Ancak muhtemelen kaypakkaya geleneğinden bir arkadaştır.

 

Böyle olması durumunda da attığı başlığı bir yerlere oturtmak pek mümkün olamıyor: Çünkü bilebildiğim kadarıyla yakın dönemde “Partizan” ve ‘‘Özgür Gelecek” ismi altında bir ayrılık yaşanmadı.

 

“EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİ”NİN ÖZGÜN İFADESİ OLAN ATAERKİLİZME KARŞI MÜCADELE SORUNU:

HALİL GÜNDOĞAN

22 Ekim 2020

Erkeğin kadına uyguladığı her türden şiddete karşı durmak öncelikle insani bir görev ve sorumluluktur!

 

Ataerkilizme karşı sistematik bir mücadele sefer birliği ilan etmek şarttır ve bu, günün acil ihtiyacıdır. 

Bu görev ve sorumluluk en başta kendisini komünist/sosyalist ve devrimci-demokrat addeden politik kurumlarındır. Ve aslında bu görev ve sorumluluk kadınıyla erkeğiyle insanım diyen herkesindir. Ve elbette ki erkeğindir de.

 

Çünkü kadına uygulanan her türlü erkek şiddeti, erkeğin, sosyolojik olarak bir fiil mensubu olduğu, kadını erkeğin mülkü, namusu, seks kölesi, hizmetçisi kılan ve bütün bunları da din ile meşrulaştıran, erkek egemen sistemin eseridir.

Yılmaz Güney`in Komünizmi, Ataerkilizm Tarafından Ciddi Şekilde Sakatlıdır.


"Arkadaşlarım" der, "(...)ya anamıza, babamıza, karımıza ve çocuklarımıza, bizden sonraki kuşaklara şerefli insanların mirasını bırakırız. (...)" 

Bu sözlerdeki "KARIMIZA" kavramının altının kalın çizgilerle çizilmesi gerekiyor. Çünkü  bir nevi turnusol kağıdı özelliği taşımakta olan bu kavram, kendisini komünist addeden Yılmaz Güney ve daha pek çok anlı şanlı şahsiyetlerimizin zihin dünyasındaki bilinç altı ataerkilizim realitelerinin bariz bir dışa vurumunun  ifadesidir. Varsayalımki o özgülde Yılmaz Güney'in "arkadaşlarım" diye hitap ettiklerinin tümü erkek arkadaşlarından oluşmuş olsun. Bu durumda , bırakalım kendisini komünist olarak eddeden birinin, tutarlı bir demokratın  bile kadını demokrasi mücadelesinin asli bir unsuru olarak görmeyen ve erkeği bu mücadelenin tek öznesi sayan bir zihniyetin demokratlığı tartışma konusu olmak zorundadır. Kendisini komünist devrimci olarak tanımlayan Yılmaz Güney'in, gerek yukarıdaki bu söylemi ve gerekse yaşamının son dönemlerine denk gelen bir zamanda Fatoş Güneyin de bulunduğu bir röportajdaki bariz erkek egemen-maço tarzı yaklaşımları, çok açıktırki erkek şovenizmiyle sakatlı yaklaşımlardır. Çünkü Güneyin bilinç altı saiklerle gayri ihtiyari sarfettiği sözleri ve sergilediği tutumları, Onun düşün dünyasında eskiyi yıkma, yeniyi kurma mücadelesinde  "komünist devrimci" özne, bariz bir şekilde, sadece  ERKEKTIR! Güney, maalesefki, kadını henüz kendisinin dengi- eşiti bir komünist devrimci yoldaşı olarak kabullenip içselleştirememiştir. Kadın hâlâ Yılmaz Güney'in karısıdır. Yani hâlâ  ataerkilizmin hükmü söz kunusudur. 

Dünyada Artan Savaş Etmenleri Ve Bu Eksende Sürecin Ana Taktiği:


Emperyalist-kapitalist sitemin bir türlü aşamadığı, uzunca bir süreden beridir yaşaya geldiği ekonomik krizler dalgası, tırmanır bir ivmeyle, emperyalist savaş etmenlerini giderek yükseltmektedir.

Öyleki, adeta 3. bir dünya savaşının ön hazırlıkları ve alan tutma gayretleri ile, son bir kaç yıldan beridir  "bölgesel savaşlar" biçiminde, fiili bir savaş durumu yaşanmaktadır.


Emperyalist güçler hali hazırda top yekün bir savaşa henüz karar vermiş değiller elbet; ama olgusal gerçek şudurki; hızla buna hazırlanmaktalar: Kamplaşmalar, iç faşistleşme ve askeri gücün tahkimi olguları, hiç şüphesizki bu hazırlığın ciddiyet ve boyutunun birer göstergesinden başka bir şey değildir.

FKP’nin kurucu başkanı J.M.Sison'nun "barış anlaşmaları" na dair görüşleri üzerine kısa bir değini:

Bilindiği üzere Filipinler` de,  FKP önderliğinde, çok uzunca bir süreden beridir anti- emperyalist ,  anti- faşist ve anti- feodal eksenli bir silahlı devrim mücadele yürütülmektedir.Devrim, sosyalizm hedefli, yeni demokratik devrim asgari programı ve Uzun Süreli Halk Savaşı Stratejisi ile yürütülmektedir.

Sison` un, kısa bir süre önce; " Duterte Rejimi Başaşağı Giderken Devrimci Hareket Yükseliyor." başlığıyla kamuoyuna yaptığı  teferruatlı açıklamasında devrimin halihazırda hala " stratejik savunma aşaması" nda olduğu ve ama " stratejik denge"  safhasına da çok kolayca çevrilebilecek  bir güce erişmiş olduğunu; derimin şehir ayağının örgütlenmesine ağırlık verdiklerini, bunun olgunlaşmasıyla birlikte, artık " stratejik saldırı"  evresine  vardırma çalışmaları içinde olduklarının bilgisini paylaşmıştı.