MEVCUT KOŞULLARDA DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELENİN ÖNE ÇIKAN TOPLUMSAL DİNAMİKLERİ: III


Halil Gündoğan

31.07.2024

 


Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K. Kürdistan’da ve gerekse yer kürenin hemen hemen her bir karışında devrimlerin ve de devrimci siyasal mücadelenin nesnel koşulları, düne nazaran, bugün çok daha fazlasıyla mevcuttur demek, kesinlikle isabetli bir belirleme olacaktır.

 

Emperyalist- kapitalist sistemin uzunca bir süredir bir türlü üstesinden gelemediği ve her geçen gün daha da artarak yoğunlaşan kronikleşmiş iktisadi krizi, doğal ve kaçınılmaz olarak hem dünyanın her bir ülkesi özgülünde başta emek-sermaye antagonist çelişmesi olmak üzere ve daha bir yığın başka çelişmelerle birlikte; özellikle de aşılamayan ve giderek derinleşen bu ekonomik krizin yarattığı emperyalist devlet ve uluslararası tekellerin pazarları yeniden paylaşma dalaşı, dünya halklarını ve doğayı yeni ve aynı zamanda da kaçınılmaz olarak çok daha yıkıcı olacak olan nükleer bir savaş riskiyle karşı karşıya bırakmış olmasından ötürü, dünya barışı ve insanlığın ve doğanın acilen korunması sorunları, güncel devrimci siyasal mücadelenin yükseltilmesine son derece elverişli zemin ve imkânlar sunmaktadır.

 

MEVCUT KOŞULLARDA DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELENİN ÖNE ÇIKAN TOPLUMSAL DİNAMİKLERİ: II


 

Halil Gündoğan

29.07.2024

 

Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

 

Bu, elbette ki bir koşuldur! Çünkü etkili ve sonuç alıcı devrimci siyasal mücadele yürütmedikçe, devrimin asıl öznesi addedilen kitleleri eğitip örgütleyerek devrim saflarına kazanabilmek asla mümkün olamayacaktır. Bu tarz bir mücadelenin yürütülebilmesi de yine aynı şekilde, bir başka koşulla mümkün olabilecektir. Bu koşul ise; tıpkı bir fide gibi, devrimci siyasal mücadelenin de ancak ki uygun toprağa ekilmesi halinde boy verip gelişebilme şansına sahip olabilmesidir.

 

MEVCUT KOŞULLARDA DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELENİN ÖNE ÇIKAN TOPLUMSAL DİNAMİKLERİ: I

 

Halil Gündoğan

27.07.2024

 


Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.


Çünkü nihayetinde, sınıfsal bir olgu olarak siyaset ve siyasal mücadele; her bir sınıf ve katmanın, toplumsal grup ve zümrenin küresel ve yerel bazda, yukarıda ifade edilen toplumsal sorunlar zemininde kıyasıya süren çıkarlar çatışmasını, kısa, orta ve uzun vadede nihai olarak kendi lehine çevirme ve sonuçlandırma kavgasının bir ifadesinden başka bir şey değildir.


Prof. Dd. Korkut Boratav CHP’den Sermaya Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

 Halil Gündoğan

20.07.2024

 

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 


Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

 

“Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

 

DİKTATÖR ‘REİS’ ÇIKIŞ ARIYOR…

Halil Gündoğan

13.07.2024

 

Malum olduğu üzere T.C. Devleti, bizzat sistemin kendisinin yapısal olarak var ettiği ve artı olarak “Cumhur İttifakı” iktidarının uygulaya geldiği ‘popülist’ politikalar sonucu, uzunca bir süreden beridir emekçi halk yığınlarına hayatı çekilmez kıldıran ve keza kasayı adeta ‘tam takır’ sıfırlayan; çarkı döndürmek için ihtiyaç duyulan sermayeyi de bir türlü sağlayamayan ve bunun çaresizliğiyle ‘kirli para’ kaynaklarına yönelerek, uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı ve kumar gibi ‘sektör’leri ellerinde bulunduran çeşitli çete ve   mafya gruplarıyla ‘gizli’ ittifak ve pazarlıklar kurmak suretiyle devleti de mafyatik yöntemlerle yönetmeye zorlayan çok ciddi bir ekonomik kriz sarmalında debelenmektedir.


DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.


Halil Gündoğan

06.07.2024


Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

“Devrim öncesi süreç” elbette ki her toplumsal yapı gerçekliğine göre farklılık ve özgünlükler arz ediyor olacağından; haliyle, her bir örnek somutunda devrimi örgütleme tarz ve süreci de önemli oranda farklılık ve kendine has özellikler taşıyor olacaktır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?

Halil Gündoğan

Madımak2024

 

Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

 

Her ne kadar da fiilen ilkini dinci yobazlar güruhu, ikincisini de Kürt Ulusal Hareketine bağlı güçler gerçekleştirmiş olsa da fakat şunu her seferinde net ve doğrudan ifade etmek gerekiyor ki bu her iki vahşetin asıl sorumlusu, bunları tertipleyip yaptıran irade olarak; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “üst aklı” denilen, o karanlık güçleridir: Yani MİT ve bir kontrgerilla oluşumu olan, Özel Harp Dairesi’dir.