DİKTATÖR ‘REİS’ ÇIKIŞ ARIYOR…

Halil Gündoğan

13.07.2024

 

Malum olduğu üzere T.C. Devleti, bizzat sistemin kendisinin yapısal olarak var ettiği ve artı olarak “Cumhur İttifakı” iktidarının uygulaya geldiği ‘popülist’ politikalar sonucu, uzunca bir süreden beridir emekçi halk yığınlarına hayatı çekilmez kıldıran ve keza kasayı adeta ‘tam takır’ sıfırlayan; çarkı döndürmek için ihtiyaç duyulan sermayeyi de bir türlü sağlayamayan ve bunun çaresizliğiyle ‘kirli para’ kaynaklarına yönelerek, uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı ve kumar gibi ‘sektör’leri ellerinde bulunduran çeşitli çete ve   mafya gruplarıyla ‘gizli’ ittifak ve pazarlıklar kurmak suretiyle devleti de mafyatik yöntemlerle yönetmeye zorlayan çok ciddi bir ekonomik kriz sarmalında debelenmektedir.



Ekonomi ile siyaset arasında doğrudan organik bir bağ olduğundan; birbirleri üzerinde ki etkileri de dolaylı değil, direktir. Denklemde her ne kadar da alt yapının belirleyiciliği söz konusuysa da fakat bu etki asla tek taraflı olmayıp; üst yapının da alt yapının gelişimi üzerinde olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yönlü etkisi illa ki söz konusudur.

Vardığı boyut ve kazandığı kronikleşme hali itibariyle ekonomik kriz, kaçınılmaz olarak iktidarı bir ‘yönetememe krizi’ ile de karşı karşıya bırakmış durumda. Bugün siyaset arenasında yaşanmakta olanlar da zaten bunun doğrudan tezahürüdür denirse; bu, hiçte yanlış olmaz.

Artık “bıçak kemikte” dedirten türden yaşatılan yoksunluğa, yoksulluğa ve derin sefalete karşı, halkın azımsanmayacak bir çoğunluğu, tepkisini, 31 Mart Yerel Seçimlerinde ortaya koyarak; bunun birinci dereceden sorumlusu olarak gördüğü Erdoğan’a güvensizliğini ilan ederek cezalandırmıştır. Bunu, çok bariz bir şekilde, özellikle de adeta varlık yokluk meselesine dönüştürüp, ne pahasına olursa olsun kazanma hırsıyla asıldığı ve devletin tüm imkânlarını da kullanarak alanlara doğrudan indiği İstanbul seçimlerinde görmek mümkün.

Yani ne yaparsa yapsın, ortaya çıkan yönetememe krizinin artık hem halkın büyükçe bir bölüğünün gündemine girdiğini ve hem de gerek parti ve gerekse iktidar ortağı parti ve çeşitli güç odakları arasındaki uyum ve iç birliği ciddi şekilde sarstığını ve keza yerel ve uluslararası sermayenin azımsanmayacak bir kesiminde oluşan büyük ürkü ve tedirginliği görüyor ve biliyor.

İşte 31 Mart sonrası içine girilen “normalleşme”, “yumuşama” ve “yeni anayasa yapalım” şeklindeki tüm bu yönelim, gayret ve atılan/atılacak olan taklalar; aslında tamamen, hem yerel seçimlerle alınan yenilgi ve güven yitimini ve hem de ‘iktidar erki’nde yaşanan yıkım ve itibar kaybını belli ölçülerde telafi etme arayışının ifadeleridir.

Yani özetle Erdoğan; kendisini iktidarda tutacak olan güçlerini yeninden tahkim etmek istiyor. Bunun için bir taraftan daha düne kadar olabildiğince sekter, kopuşturucu ve dışlayıcı davranarak “şeytanlaştırdığı” burjuva klikleri, ‘kanaat önderleri’, ayrı düştüğü eski yol ve dava arkadaşları, ölümüne rakip ve hasım gördüğü siyasi parti ve etki sahibi siyasi şahsiyetler ve çeşitli sermaye grupları arasında ‘normalleşme’ söylemiyle bir diyalog arayışına girerek; buradan bir güç devşirmeye çalışıyorken; eş zamanlı olarak diğer taraftan da özellikle “devletin bekası” histerisi etrafında bloklaşmış ırkçı faşist ‘derin devlet’ odaklarıyla ittifakını koruyup sürdürme adına ve keza halkta oluşan öfke patlaması tehdidine ve özgürlükçü Kürt siyasi hareketinin kontrol dışına çıkma potansiyeline karşı da ‘sopa’yı elden bırakmayarak; gayretle, daha baskıcı bir rotaya girmenin hazırlıkları ile meşgul.

Yani özetin özeti; olgusal gerçekliğin yalın ifadesi bundan ibarettir.

Bu da demek olur ki genel anlamda emekçi halk kesimlerini, Kürtleri, Alevileri, kadınları, ilerici demokrat, laik- seküler ve sol-sosyalist kesimleri daha da zor ve çetin günler bekliyor.

Bu bakımdan, bir iç savaş olasılığını da göz önünde bulundurarak, hiç zaman yitirmeden bütün bunlara karşı toplumu bilinçlendirerek hazırlamak ve sürecin öznesi öncü güçlerin kendi kuvvetlerini buna uygun olarak yeniden düzenleyip tahkim etmesi, zorunlu bir gereklilik olarak öne çıkıyor.