DEMOKRASİ VE ANAYASA’NIN İLK 4 MADDESİNİN DOKUNULAMAZLIĞINI SAVUNMA ANLAYIŞI.

Halil Gündoğan

09.10.2024

 


AKP İktidarının, HÜDA-PAR ve daha farklı siyasal İslamcı çevrelerin istem ve güncellenen söylemlerinden, niyet ve gizli emellerinden bağımsız olarak; mevcut Anayasanın 4. Maddesi’nin demokrasi ve düşünce özgürlüğü adına savunulması, abes ve koca bir ayıptır. Ancak maalesef ki bu savunu yapılıyor, yapılabiliyor. Hem de kendilerini ilerici-demokrat, sol-sosyalist ve sosyal demokrat addeden kişi ve kurumlarca. Acı ve ama gerçek: Herhalde bu muazzam tutarsızlık ve çuvallama performansı sadece Türkiyeli bu kesimlere özgü olsa gerek. 


Hem de Anayasa’nın ilk 3 maddesinde yer alan hükümlerin değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğini hükme bağlayan bu madde, 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi sürecinde Anayasa’ya eklenmişken. Yani 1921, ’24 ve ’61 Anayasalarında yer almayan bir hükümdür bu. Ama ufku egemen ulus şovenizm ve güdük bir demokrasiyle sakatlı Türkiyeli bu kesimler; bölünme histerisi ve şeriat korkusuyla, tereddüt etmeden 12 Eylül Anayasası’nın düşünce özgürlüğünü dahi yasaklayan bu kaskatı faşist hükmünü savunma durumuna düşebiliyorlar.

 

BAY ÖZKÖK GİBİLERİNİN VİCDAN MUHAKEMESİ…


Halil Gündoğan

30.09.2024

 


Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

 

Kan dondurucu soğuklukta ki böylesi bir soru ancak ki akıl ve vicdanını emperyalist haydutların hizmetine sunmuş olanlarca sorabilir. Çünkü genel olarak yeryüzünün ve özel olarak da Orta Doğu’nun tarihsel gerçekleri herkesçe görülebilir yalınlıkla orta yerde duruyor. Böyleyken; yaşanan ve yaşanmakta olanların asli fail ve sorumlusu olarak emperyalist devletler yerine, mağdurları aslı fail ve sorumlular olarak ileri sürmenin başka nasıl bir izahatı olabilir acaba?

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

 

Halil Gündoğan

28.09.2024

 

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

 

NATO, kuruluşundan sadece bir yıl kadar kısa bir süre sonra, saldırgan yüzünü doğrudan, “Soğuk Savaş” sürecinin de ilk sıcak çatışması olan “Kore Savaşı”na müdahil olmasıyla gösterir. Ardından, bir ittifak gücü olarak özellikle de ABD’nin giriştiği Vietnam, Irak ve Afganistan gibi yerlere yönelik büyük savaş ve keza Küba, Şili, Nikaragua, Kuveyt, Bosna, Pakistan, Libya, Granada, Haiti ve Panama gibi yerlere yapılan operasyonlar şeklindeki tüm bu saldırganlıkların arkasında daima NATO desteği söz konusu olmuştur. 

 

ERDOĞAN VE CUMHUR İTTİFAKI’NIN HAZIRLIKLARI İÇ SAVAŞ ODAKLIDIR!

Halil Gündoğan

21.09.2024

 

“Her birimizce ve kendisini bu sistemin ve iktidarın muhalifi addeden herkesçe sorulması ve tartışılması gereken soru şu: Bütün bunların anlamı nedir? Neden ve hangi hesaplarla böylesi devasa boyutlara varan hazırlık ve organizasyonlara ihtiyaç duyuluyor?”

 

Yukarıya aktarılan, birbirini tamamlayan bu iki soru, hatırlanacağı gibi bir önceki makalenin son paragrafındaydı.

 

Özel olarak siyasal İslamcı Erdoğan iktidarının ve genel olarak da “Türk-İslam Sentezi” nin katı savunucularının bir kısmının katılımıyla oluşturulan Cumhur İttifakı’nın devasa bir maliyeti de olan böylesi ürkütücü boyutlara varan tüm bu hazırlıkları (gözden kaçırılmamalı ki bunlar sadece göz önünde olanları!), elbette ki asla öylesine, yani sadece bir nevi hobi olsun diye yaptıkları, söylenemez değil mi?

 

ERDOĞAN’IN “YENİ ANAYASA” İSTEMİ NE TÜR BİR İHTİYACIN ÜRÜNÜ?


Halil Gündoğan

14.09.2024

 


Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi? Oysa ortada bizzat iktidarının icraatlarından kaynaklı anti demokratik uygulama ve hayatın tüm kesitlerinde uygulanan erkek şoven- mafyatik faşizan baskılar, dozajı giderek arttırılan din esaslı müfredat dayatmaları, Kürtlere karşı tırmandırılarak yaygınlaştırılan işgal ve kıyım savaşı, aşırı yoksullaşma, geçim derdi ve işsizlik gibi toplumsal sorunlar dışında, öyle kayda değer herhangi bir olağanüstülük te yaşanmış değil.

 

 YAŞANMAKTA OLAN, İKİLİ HUKUK DENKLEMİNDE, BİR ARA REJİM MİDİR?

 

Halil Gündoğan

07.09.2024

 

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

 

Sistemin işleyişinin ana omurgasını oluşturan “evrensel hukuk normları”, “bağımsız yargı” ve “kuvvetler ayrılığı” ilkeleri tamamen terk edilerek; yerine, Diktatör ve ırkçı faşist ortağının anlık ve stratejik çıkarlarına göre düzenlenen “Kanun Hükmünde Kararnameler”, siyasal iktidarın buyruklarına tabi bir yargı erki ve yine “yasama erki” olarak Büyük Millet Meclisinin de devre dışı bırakılmasıyla, tüm yetkinin tek elde toplandığı bir sistem ikame edildi.