“Çözüm süreci”, “Türklerle Kürtlerin tek millet olduğu yeni bir ulus devlet inşası” projesi midir?

 



Halil Gündoğan

25.04.2025

 

Mümtaz’er Türkönü başlıkta ki bu soruya tereddütsüzce evet yanıtı veriyor. Cansu Çamlıbel’in kendisiyle yaptığı röportajda aynen şöyle diyor: Devlet Bahçeli için bugün işin ana damarı çözüm süreci. (…) Bahçeli şu anda Türklerle Kürtlerin tek millet olduğu bir projeyi yürütüyor. Bakın bunu ilk defa ifade ediyorum ama inandığım bir şey. Çözüm süreci dediğimiz şey Türklerin ve Kürtlerin tek millet olduğu bir projedir.” Cansu’nun: “Tek millet mi?” sorusu üzerine şöyle devam ediyor:

Somut durum ve devrimci mücadele

 


Halil Gündoğan

18.04.2025 

Görünen köye kılavuz olmak gerekmiyor

Gerek dünya gerek bölge ve gerekse Türkiye ve K. Kürdistan ülkesinin somut durumunu öyle uzun uzadıya analiz ve tasvir etmeye hiç gerek yok. Çünkü zaten her şey çok aleni bir şekilde gözler önünde:
İnsanlar günlük yaşamlarında bunları doğrudan deneyimleyerek biliyor, görüyor ve derinden etkileniyor da.

 

Suriye’deki “Entegrasyon Mutabakatı” Öcalan’ın mı ABD’nin mi çözümünü önceliyor?

 


Halil Gündoğan

16.04.2025

 

Sürecin hiperaktif devingenliği

Bölge ve yerküre ölçeğinde her şey adeta anlık hızlı değişimler girdabında. Öyle ki öngörülmesi ve kestirilmesi yoğun bir dikkat ve özel bir çaba gerektiriyor. Fakat buna rağmen yine de birçok şey öngörülebilir olmaktan hayli uzak olabiliyor da. Gündemler hızla değişip yenileniyor veya aynı zamanda eklemlenerek genişleyip, yeni boyutlar kazanıyor. Tabii “baş döndürücü” bu hiperaktif devingenliğin başlıca nedeni ise Bölge ve yerküre sathında kızışan ve keskinleşen çelişki ve çatışmaların, tarafları çok boyutlu ve çok yönlü hareket etme zorunda bırakmasıdır. Yani herkesin,
“batan geminin mallarından ne kapar kurtarırsam kârdır” hesabıyla; çok, ama çok acelesi var.

 

CHP Kürt sorununun çözümünde rol üslenmekte geç mi kaldı?

 


Halil Gündoğan

12.04.2025


Konjonktürel koşular ve yeni stratejiler

İç ve dış konjonktürel değişimler, yeni gelişme ve şekillenişler, başta devletleri olmak üzere, hem devlet içi güç odaklarını ve hem de toplumsal kesimleri, yeni strateji ve taktikler geliştirmeye zorlamaktadır. Çünkü yaşanmakta olan süreç, mevcut statükoları temelden sarsan ve çoğunu da yıkacak olan, top yekûn bölgesel ve küresel savaş sürecidir artık. Özellikle de devletler bu süreçlerde dışa dönük pozisyonlarını güçlendirebilmek için kendi iç cephelerini şu veya bu yolla tahkim etmek isterler. Bunu gerek burjuva klikleri arası çatışma ve rekabeti bir an önce bir sonuca bağlayarak, otoriter merkezi bir yönetim tesis ederek ve gerekse “milli birliği-beraberliği” zaafa uğratan etnik, dinsel ve sınıfsal iç
çekişme ve çatışma durumlarını bir şekilde kontrol altına alıp, onları risk oluşturan “iç bozguncu unsur” olmaktan çıkarma yoluyla yapmaya çalışırlar.

 

İktidar kanadı iki süreci de yeni anayasa atağıyla dizayn etmek istiyor

 


Halil Gündoğan

4.04.2025

 

İktidar kanadı çıkış arıyor

19 Mart darbesiyle birlikte ortaya çıkan toplumsal muhalefet direnci, iktidar kanadını hayli zorlamışa benziyor. Bunun üstesinden gelebilmek adına fiziki şiddet, aleni işkence, cinsel taciz, tutuklama, hapse atma ve akla gelebilecek daha pek çok psikolojik harp taktikleriyle toplumu terörize etme gibi, çok yönlü azgın bir devlet terörü estirilmekte. Ve eş zamanlı olarak direniş cephesini içten zayıflatma ve toplumsal ilgi odağını dağıtma hamlesi olarak, “çözüm süreci”ni hızlandırma ve yeni anayasa hazırlama kartı devreye sokulmak isteniyor. Bununla hedeflenen, öncelikli olarak DEM Partiyi muhalif toplumsal direniş hattından koparmak veya en azından, tıpkı Gezi sürecinde olduğu gibi, nötr pozisyona çekmektir. İkinci olarak da toplumun ilgi odağını dağıtarak; 19 Mart darbesiyle alevlendirdikleri toplumsal tepkiyi soğutma ve giderek de sönümlenme sürecine sokmaktır.

 

"Derin devlet” borazanı Bahçeli’den iç savaş tehdidi!


 

Halil Gündoğan

01.04.2025

 

Zorbalığa ve darbeye direnmek ve iktidarı talep etmek halkın meşru hakkıdır.


Siyasal mücadelenin ana yöneliminin, iktidar olma ve orada kalma mücadelesi olduğu söylenirse; bu, yanlış olmayacaktır. Siyasal partiler bu mücadelenin meşru örgütsel aparatlarıdır. Varlık nedenleri, gelecek için ön gördükleri toplumsal düzeni tarif eden programları doğrultusunda örgütlenip, oluşturdukları toplumsal rıza ile iktidarı talep edip almaktır.