Hangi İhtiyacın Ürünüdür Komünistleri Etnik Kökenleri Üzerinden Tanıma Gayretleri!


Nubar Ozanyan (mahlas), Serdar Can`ı anma vesilesiyle kaleme aldığı yazısında, sonderece çarpıcı ve  karakteristik olan şu ifadeleri kullanıyor:

"(...)12 Eylül karabasan zulmünde Kürdistan dağlarının ilk gizli ERMENI GERILLASI oldu. Soykırım sonrası ilk ERMENI FEDAISI olarak Hazro`da düşman güçleriyle girdiği çatışmada [tarihsel realite açısından bu doğru değil, çünkü bilinirki , örneğin bir  ASALA gerçekliği sözkonusudur. "Ermeni Fedaileri" olarak , doğru veya yanlış, bu ayrı bir mevzu,yürüttükleri silahlı bir mücadelesi olmuştur. Bu uğurda idam edilen Ermeni fedailer olmuştur. BN.] (...)"


"Beka`da gördüğü ilk ERMENI KOMUTANI MARTAGER (...)" (abç. Y.Ö.Politika gazetesi)


Elbetteki birey olarak her komünistin de , doğallığıyla, mensubu olduğu bir etnik kökeni/ menşei vardır. Bu sosyolojik olguyu yadsıyamayız, yadsımamız da gerekiyor zaten. Bu anlamda olmak koşuluyla; komünistler, özgeçmişleri üzerinden anlatılırken, anlatım seyri içinde gerek oluşmuşsa, mümkündürki etnik köken menşeilerine de vurgu yapılabilir. Ve bu, onların özgeçmiş bilgileri içinde , sadece küçük bir teferruattan ibaret olacaktır.

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair:


Halil GÜNDOĞAN

Aralık 2019

 


MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye.
 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

 

MKP’li arkadaşların birlik çağrı ve tartışma istemlerinin “devrimci kaygılar”ından doğduğu muhakkak; ancak doğru tarzda ele alınmayan her şey gibi bu çağrı ve tartışma istemleri de amaca hizmet etmeyen, önemli oranda ona ters düşen ve de aslında böylesi stratejik bir sorunu güncelleştirme kabiliyetini de esasen yitirmiş olan; dejenerasyona uğramış bu haliyle de aslında basbayağısından bir suiistimal aracına dönüşmüş olan bu ısrarlı çağrı gerçekliğinin görülmesi gerekiyor artık.

 

MKP’nin " komünistlerin birliği" çalgılarında ki gerçek muhataplarının tam olarak kimler olduğu ve bunların her biriyle, örgütsel birliğin üzerinde inşa olacağı devrim teorilerinde, bir araya gelmelerinin nasıl mümkün olabileceğine dair kamuoyuna yapılmış doyurucu bir açıklamaları da yok üstelik.

 

"Kadın Cinsi Kaybetmiş Bir Cinstir." !!!


"Kadın Cinsi Kaybetmiş Bir Cinstir." !!!

Biz sol/sosyalist vede feminist çevrelerden insanların adeta kanını donduran bu 'veciz söz', maalesefki sayın M. Oruçoğlu'na ait.


Dikkat edilirse  sayın Oruçoğlu'nun bu çıkarsaması,adı sanıyla tekil bir kadına değil, hatta beli bir grup kadına da değil; basbayağısında bir bütünlük olarak "KADIN CİNSİ" ne dairdir. 


Böyle bir genelleme bulunabilmesi için insanın ya akli melekelerinin kendisine oyun oynaması veya kaskatı bir erkek şovenist olması gerekir.

"Kadının Özgürlük Mücadelesi" nde strateji meselesi üzerine:


"Kadının Özgürlük Mücadelesi" nde Strateji meselesi Üzerine:  

Bu soruna ilişkin TKP/ML 1.Kongresi şöylesi bir tespite bulunmakta:


"Kadın özgürlük mücadelesi, demokrasi mücadelemizin bir parçasıdır. Bu nedenle de Yeni Demokratik Devrim'in görevleri arasındadır (bu yaklaşımın vargısal sonucu şu olur: demekki demokratik devrimlerini yaşamış ülkelerde, örneğin burjuva demokrasisi koşullarındaki kapitalist ülkelerde "kadın sorunu esasen çözülmüş bir sorundur.Bn).


Tarihsel niteliği gereği ezen- ezilen çelişkisi olması meseleyi devrimimizin temel sorunlarından biri haline getirmektedir. Ülkemizin yarı-feodal, yarı-sömürge yapısı, kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, ezilen konumunu daha da derinleştirmiştir. (....)" (Aktaran:Yeni Demokrasi gazetesi)