Halil Gündoğan
22.02.2025
Trump’un tarihsel
genetik kodları
ABD başkanı sıfatıyla, “efendi” Trump, İsrail’in Gazze’yi ABD’ye devretmesinden bahsediyor… Elbirliğiyle adeta moloz yığınına çevirdikleri bu kadim Filistin yurdunu, geriye kalan yerli halkından da tamamen arındırarak; “Orta Doğu’nun Riviera’sı” olacak şekilde yeniden inşa edip, zenginler için bir cennet bahçesine çevirmek istiyormuş. Yani bir bakıma, tıpkı atalarının, Kızılderilileri soy kırımdan geçirip, yurtlarını işgal ve ilhak ederek bugünkü ABD’yi var edişlerinde olduğu gibi… (https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C4%B1lderili_soyk%C4%B1r%C4%B1mlar%C4%B1)
Deli saçması, uçuk-kaçık bir fantezi gibi geliyor aklı selim, vicdan sahibi
olanlara, değil mi? Evet, elbette öyle aslında. Fakat maalesef ki bir haydutluk
projesi olarak, bir o kadar da gerçek… Sanki zaman tünelinden Orta Çağ’ın
işgal-ilhak ve yağmalarla karakterize olunan o barbarlık dönemine hızlı bir
geçiş yapılmış gibi: “Gücü gücüne yetene” kuralı dışında hiçbir kuralın
hükmünün olmadığı bir zorbalık dönemi…
Hangi hakla kimi
kimin yurdundan kovuyorsun?
Gazze İsrail’in mi ki ABD başkanı orayı kendilerine devretmesini istiyor?
Siyonist “vaat edilmiş topraklar” söylencesine göre, bir bütün olarak tüm
Filistin yurdu, Lübnan, Ürdün, Irak, Sina Yarımadası ve daha pek çok yer İsrail
yurdu. Ama en azından bin yıllardır bu toprakların sahipleri, buraları yurt
edinmiş halklardır. Bu gerçeklik yok sayılacaksa, başta ABD olmak üzere birçok
devlet, pılını pırtını toplayarak, bugün “bizim yurdumuz” dedikleri yerlerden
defolup gitmeleri gerekir.
İsrail’in Gazze’yi
Trump’a devredebilmesi için işgal ve ilhak etmesi gerekiyor
ABD başkanının söyleminde belki böylesi bir Siyonist gönderme de vardır.
Fakat bu, Gazze’yi fiili ve resmi olarak İsrail’in mülkü kılmaya yeterli
gelmez. Dolayısıyla da öncelikle İsrail’in fiilen Gazze’nin sahibi olması
gerekiyor ki Trump’un dileğini yerine getirebilsin. Mevcut koşullarda bunun
gerçekleşebilmesinin tek yolu ise: Gazze’nin İsrail tarafından işgal ve ilhak
edilmesidir! Bu operasyonla, geriye kalanların büyük bir bölümü zaten
katledilecekken, ölmek istemeyenlere de yol verilerek, Gazze Filistinlerden
tamamen arındırılmış olacak.
Aksa Tufanı Operasyonu sonrası İsrail’in yapmak istediği de zaten tam
olarak bu değil miydi? Elbette ki buydu. Ancak Filistinlerin elindeki
rehinelerinin tamamının imhasıyla sonuçlanacak böylesi bir kökten imha
karşısında kendi kamuoyundan alacağı tepkiden ve keza ABD’nin eski yönetiminin
onay vermemesinden ötürü zamana yayma taktiği güdüyordu.
Ateşkes ve Trump
İsrail için “tanrının bir lütfu”
Fakat son süreçte hem sağlanan ateşkes ile rehineleri takas ederek alma ve
hem de yeni ABD yönetiminin onay vermesiyle; öyle görünüyor ki bu projeyi
hayata geçirmek için artık hiçbir ciddi engel yok gibi. Yani ateşkes ve Trump,
Siyonist İsrail Devleti için “tanrının bir lütfu” oluyor.
İsrail ve ABD’yi bu
projeyi pratiğe koymaktan ne alıkoyabilir?
BM’mi, uluslararası hukuk mu, Tayip Erdoğan’ın yalancı kabadayı böğürmeleri
mi, Avrupalı emperyalist devletlerin adeta tümünün diplomatik nezaket sınırları
içinde dilendirdikleri itirazlar mı, yoksa Çin ve Rusya’nın ölgün cılız
serzenişleri mi?
Bu operasyondan ABD
ve İsrail’i kim, nasıl caydırabilir?
Şu bir gerçek ki özellikle de Avrupalı emperyalist devletlerin tamamına
yakını, dünkü desteklerinin aksine bugün ABD ve İsrail’in Gazze’ye yönelik
böylesi bir operasyonuna hep birlikte itiraz ediyorlar. Fakat tecrübeyle
sabittir ki gerek dünya halkları ve gerekse itiraz eden bu devletler tarafından
zorlayıcı-caydırıcı fiili bir takım yaptırım ve engeller devreye sokulmadıkça;
ABD ve İsrail’i başta Gazze olmak üzere Batı Şeria, Lübnan ve Suriye’nin bir
kısmını işgal ve ilhak etmekten vaz geçirmek pek mümkün olmayacak gibi.
Mevcut koşullarda Suriye’de direnecek güç odakları yok. Lübnan’da direnecek
güç odaklarının ise, İran desteğinden mahrum bırakıldıkları bu halleriyle ve
keza Gazze ve Batı Şeria’da ki Filistin güçlerinin de kendi başlarına bu işgali
boşa çıkarmaları pek olası olmadığından; ABD ve İsrail’in çok daha vahşi bir
yıkım ve kıyıcılıkla bu operasyonu gerçekleştirecekleri varsayılabilir.
Bu durumda belki de tek caydırıcı güç, dünya kamuoyunun yaratacağı o
muazzam baskı olabilir. Bu baskı, operasyona karşı olan devletleri de daha
aktif bir karşı koyuşa zorlayabilir. Bunun için yarın değil, bugünden bu karşı
koyuşu örgütlemek bir insanlık borcu ve enternasyonal bir görevdir.
“İki devletli çözüm”
projesi
Mevcut koşullarda, reel-politik olarak, Filistin sorununun çözümünü mümkün
kılacak olan ve hemen hemen birçok kesimin de hem fikir olduğu “iki devletli çözüm”
projesini dayatıp, kabul edilmesini sağlamak, tek çıkış yolu olarak görünüyor.
ABD ve İsrail’in Gazze’ye yönelik kurguladıkları bu senaryo ile bir nevi
yalnızlaştıkları bugün, bunun koşullarının düne göre çok daha fazla olduğunu
görmek gerekiyor.