Halil Gündoğan
0
5.12.2025
PKK’nin Rojhilat
seksiyonu
Bilindiği gibi PJAK (Kürdistan Özgürlük Yaşam Partisi), “PKK’nin Doğu Kürdistan kolu” olarak kodlanır Türk devleti ve diğer pek çok çevre açısından. Belki doğrudan organik bağ çağrışımı yapan bir “kolu” değilse de ama ideolojik ve genel siyasal strateji boyutuyla, PKK’nin Rojhilat seksiyonu olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zaten tarafların buna herhangi bir itirazı olmadığı gibi, PJAK da PKK ve PYD gibi, “Apocu” oluşumların çatı örgütü olan KCK’nın bir bileşeni. Ancak PJAK da tıpkı PYD gibi her ne kadar da Öcalan’ın yeni paradigmasına uyarlı olarak, UKKTH ilkesinden vaz geçip, “demokratik ulus” projesine uygun bir çözüm tarzı benimsediğini beyan etmiş olsa da ancak sahanın sosyal pratik olguları, PYD’ye olduğu gibi PJAK’a da silahları bırakma ve silahlı güçlerini dağıtma imkânı tanımıyor. Nitekim PJAK Eş Genel Başkanı Amir Kerimi 21 Haziran 2025 tarihinde BBC Türkçeye verdiği röportajda bu durumu şu sözlerle dile getirir:
“Bizim algımıza göre Öcalan’ın
çağrısında silahlı mücadelenin temel strateji olmaktan çıkarılması vardı. Silah
bırakmak, aşamanın ilerletilmesi ve siyasi-hukuki güvenceler sağlanması halinde
gerçekleşecek pratik bir adımdır.
“İran’da böyle bir zemin yoktur. İran rejimi her türlü farklı düşünceyi
şiddetle bastırıyor ve mücadele eden insanları idam ediyor. Bu gerçek, Kürt
meselesinde daha da belirgin; idamların çoğu Kürt eylemcilerden ve Kürt
mahkumlardan oluşuyor. Öğretmeni, çevre aktivistini, kadın hakları savunucusunu
idam eden bir rejime karşı nasıl savunmasız kalabiliriz?”
Meşru savunma hakkı
Yani ana prensipler itibarıyla, tutum ve gerekçeleri, tıpkı PYD’nin ki
gibi. PYD’nin de onlar gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı herhangi bir
saldırısı söz konusu olmamıştır. PYD de çok açık ve net olarak, oluşan her
fırsatta, silahlarının ve savunma güçlerinin Türkiye’ye karşı olmayıp, tamamen
kendilerini savunma amaçlı olduğunu dünya kamuoyuna ilan etmeye devam edegeldi.
Ama buna rağmen ne zaman ki Esad rejimine karşı Türk devleti saflarında
savaşmayı reddetti ve ne zaman ki dindaşları İŞİD’e karşı kendi halkı ve
topraklarını savunma savaşına yöneldi, işte o aşama itibarıyla Türk devletinin o
gaddar hışmıyla karşı karşıya kaldı: Toprakları işgal edildi, kadroları,
savaşçıları ve sivil halkı katledilmeye devam edildi. Yetmedi, şimdide
silahlarını bırakması, kendisini feshederek dindaşları Colani’nin şeriatçı Şam
devletinin hizmetine girmesi dayatması altında.
Türk devleti ve
iktidarın tutum farklılığı
Tıpkı PJAK gibi PYD de çok haklı gerekçelerle kendilerini savunmak zorunda
olduklarını ileri sürseler de Türk devleti ille de dediğini yaptırmak için
ABD’yi, olmadı Öcalan’ı devreye sokmaya ve tehditlerini sürdürmeye devam ediyor.
Peki sizce de bu işte bir gariplik yok mu? PYD ile PJAK’ın PKK ve Türk
devleti ile hukuku adeta bire bir aynı olmasına rağmen, Türk devleti neden
PYD’ye dayattıklarını PJAK’a dayatmıyor? Neden PJAK’ın lafını bile etmekten
itinayla kaçınıyor? Borazanı basına neden tek laf olsun ettirmiyor? İmralı’ya
giden Komisyon üyelerinin Öcalan’a ağırlıklı soruları “PKK’nin Suriye kolu”na
ilişkin olmuş, ama kimsenin aklına; “Sayın başkan, PJAK’ın kendisini feshederek
İran devletine entegre olmaları emrini niye vermiyorsun?” diye sormak gelmemiş
nedense.
Sahi, bütün bunlar
neden?
Nedeni basit. Bütün bunlar, Türk devleti adına BOP eş başkanı Erdoğan’ın
BOP kapsamında İran’a çekilecek operasyonlarda başta ABD olmak üzere, diğer
ilgili emperyalist odaklarla girdiği angajmanlar gereğidir. PJAK ve Molla
rejimi muhalifi tüm diğer kesimlere, müttefik güçler olarak, ihtiyaçları olacak
çünkü. Esas neden bu. (Hatırlanırsa
PKK’nin kendisini feshetme kararı sonrası süreçte silahların kime ve nerelere
bırakılacağı sorusuna Bahçeli bir gaf yaparak, şöylesi bir itirafta bulunmuştu:
“Bunları ilgili güvenlik birimlerimiz titizlikle takip edecek. Ne kadarının
İran’dakilere aktarılacağı ne kadarının nereye bırakılacağı, bunların hepsi
hesaplanıyor.” -Mealen-) Ve fakat Erdoğan açısından tek neden bu değil. Bir
diğer “hususi” neden de Molla rejiminin mezhebidir. Bu öylesine koyu bir
düşmanlıktır ki Sunni Hamas lideri öldürüldüğünde ulusal yas ilan eden Erdoğan,
aynı “kutsal Filistin davası” uğruna katledilen Şii Hizbullah liderine ilişkin
ise, sessizce geçiştirme tutumu içinde olmayı tercih edebildi.
Özetle, işte bu iki esaslı nedenden ötürü PJAK, en azından şimdilik, Türk
devleti ve iktidar blokunun İran Molla rejimi karşısında korunup kollanacak ve
de el altından silahlandırılacak müttefik güçlerden biri konumunda olduğundan;
haliyle de müzakere konusu yapmıyor ve olsun da istemiyor.
