"Kadının Özgürlük Mücadelesi" nde Strateji meselesi Üzerine:
Bu soruna ilişkin TKP/ML 1.Kongresi şöylesi bir tespite bulunmakta:
"Kadın özgürlük mücadelesi, demokrasi mücadelemizin bir parçasıdır. Bu nedenle de Yeni Demokratik Devrim'in görevleri arasındadır (bu yaklaşımın vargısal sonucu şu olur: demekki demokratik devrimlerini yaşamış ülkelerde, örneğin burjuva demokrasisi koşullarındaki kapitalist ülkelerde "kadın sorunu esasen çözülmüş bir sorundur.Bn).
Tarihsel niteliği gereği ezen- ezilen çelişkisi olması meseleyi devrimimizin temel sorunlarından biri haline getirmektedir. Ülkemizin yarı-feodal, yarı-sömürge yapısı, kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, ezilen konumunu daha da derinleştirmiştir. (....)" (Aktaran:Yeni Demokrasi gazetesi)
Öncelikle bu tespit,"kadın sorunu" olarak addedilen sorunun gerçek varlık nedenini doğru belirleyememiş olmakla temelden yanlıştır. İkincisi bu tespit, haliyle, sorunun çözümünü de yanlış yerde arama sonucunu dayatır.
Sorunun baş temel varlık nedeni , bilindiği üzere; ÖZEL MÜLKİYETTİR. Bu, ezen- ezilen cins çelişmesinin ifadesi olarak, ATAERKİLİZMin de üzerinde boy verdiği temeldir.
Dolayısıyla da bu sorunun köklü çözümü, diyalektiksel bir kaçınılmazlık olarak, sorunu var eden temel nedenin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilir ancak ki.
Sorunun çözümünü bu gerçek nedeninin ortadan kaldırılması üzerinden aramayan hiç bir çözüm yolu, gerçek bir çözümü getirmiş olmayacaktır; ancak ki kısmi iyileştirmelerle sınırlı, "reforum"sal bir "çözüm" olabilir.
İlgili kongre kararında ön görülen "çözüm" de tamamen bu nitelikte olup, "reformusal bir çözüm" ufkuyla sınırlıdır.
Çünkü, "Yeni" de olsa, demokratik devrim , bu sorunun temel varlık nedeni olan özel mülkiyeti ortadan kaldırmaz. Kaldırmadığı içindir zaten akabinden bir sosyalist devrim zorunluluğu olmaktadır.
Özel mülkiyet sistemini ortadan kaldıracak devrim , sosyalist devrim olacağına göre; yine diyalektiksel olarak, demekki bu sorun, gerçek çözüm imkanına ancakki sosyalist devrimle kavuşabilecektir.
Tarihsel deneyimlerimizle sabittir ki; hem devrimle özel mülkiyetin tümden lağvedilmesi öyle bir "hamle" ile mümkün olamamakta, ve hemde "kültürel" kodlar edinmiş ataerkilizm öyle bir takım yasal düzenlemeler ve kadınlar lehine pozitif bir takım iyileştirmelerle kolayca ortadan kalkabilecek bir şey değildir. Dolayısıyla da proletarya demokrasisi koşullarında dahi, uzunca bir süre, "kadın sorunu" varlığını sürdürmeye devam ediyor olacaktır.
Yani özetle; "Kadın sorunu"nun devrimsel gerçek çözümünün yolunu "Yeni Demokratik Devrim" de arayan stratejik görüş, sorunun özünü kavrayamayan ve ufukları "yeni demokratik devrim" ile sınırlanmış olan dogmatik -mekanik düşün dünyasının bir tezahüründen başka bir şey ifade etmez.